Son yıllarda özlem duyduğumuz, bizi biz yapan değerlerdir, komşuluk.
Atalarımız komşuluğun, komşunun değerini öğretmek için boşuna dememişler; ‘’ev alma komşu al’’
veya ‘’Altın kapının gümüş kapıya işi düşer’’ diye.
Günümüzde yüksek bloklarla kaplı sokaklarda, mahallelerde fiziken daha yakınız ama duygu olarak da
bir o kadar uzağız. Selamlaşmayı, birbirimize gülümsemeyi unuttuk. Aynı mahalle de hatta bir
apartmanın aynı çatısı altında dahi birbirimizi tanımadan, hatta görüşmeden sözde ‘’komşuluk’’
yapıyoruz.
Eskiden komşulara pişirdiğimiz yemeğin kokusu gitti diye yemek gönderilirdi, komşunun kızı, gelini,
hatta tavuğu bile emanet görülür korur kollanılırdı. Komşu hakkı, komşu payı diye evin erzağından
bölünür paylaşılırdı. Gündüz kapı kilitlenmez , uzak bir yere gidilince de komşuya anahtar bırakılırdı.
Çocuklarımız, birbirimizin evinde büyür, oyun aralarında komşunun hazırladığı ekmek arası dürüm
atıştırılırdı.
Bağ, bahçe, kapı, him komşulukları olurdu. Malına mülküne senden önce onlar sahip çıkarlardı. Başın
darda kalınca bankandı, sırdaşın, akıldaşın, danışmanındı. Öyle ki komşu; akrabadan da öte saygı ve
sevgi görürdü. Aileden biri olurdu.
Ne oldu o komşulara, komşuluklara. Zor günde yanımızda, iyi günde arkamızda olurlardı.
Düğünümüzü de cenazemizi de birlikte yaptığımız can komşularımız. Neredeler, nerelere gittiler.
Çat kapı evine giriverdiğimiz, bir çimdik tuz, bir atımlık çay için minnetsizce kapısına vardığımız can
komşularımız nerede?
Bizi biz yapan değerlerimizi nerede unuttuk, hangi köşede kaybettik. Büyükşehirlerde insanlığımızla
beraber kaybolup gittik sanırım.
Yıllardır bu üzüntüyü, eksikliği günbegün daha çok yaşarken, yazları köyde yaşamaya başlayınca
umutlandım. Çok şükür bu güzel duygular, bu değerli miras köyümüzde yaşıyor ve
yaşatılıyor. Balaban’a taşındığım ilk günden bu güne kadar sağolsun varolsunlar, komşularım bana
hep bu değerlerle yaklaştılar. O güzel insanlardan şu cümleleri duymak bir ömre bedel açıkçası;
-yapacağım bir şey var mı Nermin abla?
-senin işin var akşama yemekle uğraşma bize buyur!
-dur abla, gelip ben yardım ederim.
- çay koydum gel içelim.
-ekmek pişirdim gel, yemek hazır gel, soba yanıyor üşümeyin gel….
Meğer komşuluk ölmemiş, meğer hala yaşatan iyi kalpli güler yüzlü insanlarımız, hemşerilerimiz
varmış. Biz büyükşehirlerde yaşayanlar öldürmüşüz, yok etmişiz geleneklerimizi, insanlığımızı.
Alemlere rahmet olarak gelen sevgili peygamberimiz ‘’komşusu açken yatıp uyuyan bizden değildir’’
demişken bizler, bir sıcak gülümsemeyi esirgemeyelim, bu değerleri, bu manevi mirası, bu hoşgörüyü,
bu değerleri yaşatalım.