Kitaplığımdan rastgele seçtiğim kitap Ali Püsküllüoğlu’nun Türk halk öyküleri kitabıydı. Kitabın ön sözü dikkatimi çekti; Çocukluğumda bulabildiğim, okuyabildiğim kitaplar, “Sürmeli Bey, Hazreti Ali’nin Cengi, Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber” benzeri kitaplardı. Bizim kasabanın Kadirli pazarlarına gelen Darendeli gezgin satıcılar pazarda bir yer seçer, heybelerinden çıkardıkları kitapları yere sıralarlardı. Okuma yazma bilen köylüler , biz çocuklar üşüşürdük başlarına. Ona bak buna bak 3- 5 kuruşumuzun yeteceği 1-2 kitap alabilirsek dünyalar bizim olurdu. Sonra aramızda değiş-tokuş ederdik. Böylece daha çok kitap okurduk. Kadirli’de bu işi yapan tek kişi kalan Bekir Efendi’nin sergisine uğramadan edemezdik. 30-35 sene geçmiştir ama Bekir Efendi beni ve arkadaşımı en iyi okuru olarak unutmamıştır. “Sizden daha meraklısı gelmedi” der.
Çok yaşlandı Bekir Efendi, sanırım bu türde bi kitapçı kalmayacak. 1987’de Bekir Efendi’nin öldüğünü duydum” yazıyordu. Değerli yazar Ali Püsküllüoğlu’nun kitabının önsözü beni bu yazıyı yazmama ilham verdi. Darende ve bağlı olan çevre yerleşim yerlerinde halk geçimini ya okuyarak ya seyyar satıcılık yaparak kazanırdı. Çerçiler denilen satıcılar; at, eşşek sırtında kimi şehirlerde kimi köy kasabalarda kuş uçmaz kervan geçmez denilen ülkemizin en ücra bölgelerine gidenlerdi. Darendeli Çerçiler’i bilmeyen yoktur. Onlar, kültür elçileri gibiydi.
Okumayı severler, çocuklarını okutmak için ellerinden gelen çabayı gösterirlerdi. Darendeliler; inançlı, helali haramı bilen, dürüst ve uyumlu insanlardır. Asırlar öncesinden günümüze kadar devletin en üst kademelerinde görev yapmışlardır, onlar ticaret erbabıdır, gurbetçilerdir. Heybesinde, tahta bavulunda kitap, kırtasiye camekanında tesbih, koku yağı, esans; çerçi sandığında ise her eve ne lazımsa onu satarlardı. Okuduğum kitabın yazarı Ali Püsküllüoğlu ve arkadaşının hayatına dokunan Bekir Efendi gibi çerçiler; Ahmet, Mehmet, Hasan ve Hüseyin Efendi’ler kimlerin ufkunu açtı, hayatlarına yön vermelerine vesile oldular kimbilir. Pazardaki bu ilkokul öğrencisi çocuklardan biri Türk edebiyatının temel taşlarından Ali Püsküllüoğludur.
Kendisi gazetecilik, kitap evi yöneticiliği, Türk Dil Kurumu’nda yayın ve tanıtma alanında uzman, radyolarda çeşitli proglamlar yapmış, çok sayıda sözlük, ansiklopedi yazan bir şair/yazardı. 1935’te doğan Ali Püsküllüoğlu 2008’de vefat etmiştir. Pazardaki okul arkadaşı ise; Türk dili edebiyatına önemli eserler kazandıran, Malatya Hekimhan doğumlu, ilkokul ve ortaokulu Kadirli’de okuyan Profesör doktor Mustafa Canpolat’tır. Demek ki insan yedisinde neyse yetmişinde de o. Adam olacak çocuk böyle anlaşılıyor demek ki ...
Günümüz Gençliği ne çerçiyi ne de alıp sattığını billiyor.
Balabanlı halk şairi Ömer Hulisi’nin çerçiyi anlatan şiiri;
“Seyyar Satıcı”
Alıp sattığımı sorarsan eğer,
Çakı, çakmak, fitil gav da bulunur.
Zannetmeyin satıığım bir kıymet değer,
İğne iplik yüzük tığ da bulunur.
Geçip gider şu gurbetin çağları,
Çayır çimen, bahçeleri bağları...
Çatlak azaltan şu gül yağları,
Güzelce kokulu yağ da bulunur.
Bir kilidim var bulunmaz eşi,
Sigara ağızlığı, bileği taşı,
Aleminyum tarak, şu yüzük taşı;
Kara ve kırmızı ağ da bulunur.
Bir iki keserim var, cağdülgere yarar.
Boğaz boncukları cağmekan kırar.
Alıp sattığımdan çekerim zarar,
Çorap örecek cağ da bulunur.
Beş altı makas var, hiç kesen yok.
Ne kadar met etsem kulak asan yok.
Kızlar yumaklar, çuvaldız pek çok,
Çorap bağlayacak bağ da bulunur.
Penes küpeler de güneşten soldu.
Düğme, sedef, boncuk döküldü kaldı.
Çinko tabaklar satılmaz oldu,
Sabunla çay da bulunur.
Mızıka düdük var asla ötmüyor,
Demir kaşıkların pası gitmiyor.
Zarara satarsam hiç kar etmiyor,
Tentene yapılan tığ da bulunur.
Hulusi, neylersin karı zararı ?
Eridi, kalmadı dağların karı.
Borcumdan kurtara Cenabi bari,
Yürekte ateşi, dağ da bulunur.
Memleketimiz Kültür Yuvasıdır
O çerçilerin çocukları, torunları şimdi Türkiye'nin ticaretinde söz sahibi olmuşlardır. Darendeli gurbetçidir, onlar heryerdedir. Halk arasında çeşitli öyküler / hikayeler anlatılır. Ama günümüze uygun olan bu fıkra Darendelimizi anlatır;
Darendelinin biri neye sinirlendiyse “Darendelilerin olmadığı bir yere gideceğim” diye sıladan çıkar, gurbetin yolunu tutar. Nereye gitse karşısına bir Darendeli çıkar. Tam umudunu kesmişken aya yolculuk yapılacağını duyar.
Heyecanlanır, “iyi, bu tam bana göre“ der, hazırlıklarını yapar. Çerçi camekanını özenle hazırlar. En sonunda Ay’a varır. Çevreye bir göz atayım der. Dolaşırken birden duyduğu sesle adeta şok olur. “Güzel tesbihlerim var, koku yağlarım, esanslarım var !” diyordur ses. Esans camekanının başındaki kişiye “selamın aleyküm, kolay gelsin hemşerim. Nerelisin ?” der. Karşısındaki adam; “Aleyküm selam hemşerim, Darendeliyim “ der. “Sen ayda mı yaşıyorsun ?” der. “Yok gardaş, ben Mars’ta yaşıyorum, Ay’a satış yapmaya geldim” der …