BÖYGANAM FATMA BACI:
Onun ağzıyla
"Gocası I. Dünya harbine gidip geri dönmeyince Böyganam HALBUR ALTI 3 çocukla DIMDIZLAK ortada GALMIŞ. Mal yok mülk yok. GITLIK zamanı ÇAĞAlarıyla ortada galmış. Açlık gapıya dayanınca mecbur destek olsun diye GİŞİYE VARMAK zorunda galmış. Çeşitli nedenler, yokluk, açlık sebebiyle vardığı gişilerden hayır görmeyince bir gaç gişiye varmak zorunda galmış.
En son benim dedemle evlenmiş. O da babam 8 aylıkken ölmüş.
Artık bi fayda görmediği gişi GAHIRINI, heriflerin ağız GOKUSUNU çekmemek için gişiye varmaktan vaz geçen Böyganam bohçacılığa başlamış"
Böyganam mahallenin lokman hekimiydi. Mahallenin şifa kaynağıydı. Nazar değmişleri başlarına tuz çevirerek bir okur üflerdi ki nazar varsa esnemesi gerekirmiş, bir esnerdi, bir esnerdi ki 7 mahalleden duyulur, çenesi esnemekten kasılır açık kalır, esnedikçe gözyaşları sel olur akardı.
Apseler için hazırladığı ot lapalarından vurur oluk, oluk cerahat boşaltırdı.
Kuluncu tutulanlara dualar ederek bir masaj çekerdi anında şıp diye ağrıdan sızıdan kurtulurlardı.
Yüksekten kıç üstü düşenlerin pöçüğünü çekerdi.
Bir şeylerden korkanların, bir elini damağına koyar, bir elini ensesine koyarak yukarı doğru kaldırırdı.
Mahallenin göz doktoruydu. Evlerimiz hayvan ahırlarıyla iç içeydi, avlularımızda gübre yığınları vardı. Buradan üreyen milyon milyon karasinek gözlerimize konar adeta oyardı. Bu nedenle birçok insan trahom denen sonucu körlüğe kadar giden göz hastalığına yakalanmıştı. Kim söylemişse, kimden öğrenmişse Böyganam bu trahomluların göz kapaklarını çevirir KELLE ŞEKERLE zımpara yapar gibi kazır kanatırdı. Şifa bulanlar oldu, şifa yöntemi nedeniyle kör olanı duymadım.
Böyganam iyi bir SINIKÇIYDIı. Attan, eşekten , ağaçtan,damdan ,kardan SIRPARAK düşüp orasını burasını kıranlara kara sakızlı sargılar yapar bağlardı. Hatta ağır kaldırmaktan kasık fıtığı olanları da kara sakızlı sargılarla iyileştirirdi.
Bunlar için insanların duasından başka bir beklentisi yoktu. Kimseden bir karşılık almaz, dualarını, saygı ve sevgilerini kabullenirdi.
Böyganam kimseye hatta çocuklarına bile muhtaç olmak istemediği için Bohçacılığa başlamış. Sümerbank mağazasında kuyruklara girip ucuza, kredili olarak aldığı bez, basma, hasa, yazma, ağ, vs malzemeleri heybelere, bohçalara koyup, kara kaçanına yükleyip başlamış mahallelerde, köylerde ihtiyacı olanlara satmaya.
O devirde para kimselerde yok. Mal değişimi usulü ticaret yapılıyor.
Eskimalatyada yaşayan ve Bohçacılık yapan BÖYGANAM, köylerde harman zamanı ödenmek üzere buğday, arpa karşılığı sattığı basmaların, pazenlerin, patiskaların, poşuların, dolakların, ağ denilen beyaz baş örtülerinin, kefiyelerin, Amerikan bezlerinin vs tahsilatını harman zamanı yapıp, aldığı buğdayı eleyip satmak üzere ASPUZUdaki GANARAya götürürdü. Geri dönüşünde mahallede sorarlardı:
"Fatma bacı şeherde ne var ne yok, ne yaptın?" Diye onu konuşturmaya çalışırdı.
Aslında tam bir Anadolu kadını olan Böyganam aşiret lideriydi. Evlenecekler, bir iş tutacaklar onun görüşünü fikrini aldıktan sonra o işe girişirlerdi. Sözü herkese geçerdi. Küsleri o barıştırırdı. Kız istemelerin baş rolü onundu.
İyi de torun sevgisi vardı. Gazyağının, lambanın bulunmadığı, erkenden havanın karardığı uzun kış günlerinde biz torunlarına karanlığı aydınlatacak çok güzel MATALLAR anlatırdı, geniş hayal gücüyle süsleyip tatlı diliyle anlattığı matallarla bizi uyuturdu.
Toplumda büyük bir yeri, sevgisi ve saygınlığı olan, biraz şaka yapmayı seven Böyganam sorulan sorulara muzur cevaplar vermekten çekinmez, kıvrak zekasından espriler üretirdi.
"Ganerede buğda satmak üçün alıcı beklerken içim yandı iki delikli verdim *Bi AM* (Meyan şurubu) içtim" dedikten sonra şeherde gördüklerini, mizahi bir dil ile, ballandıra, ballandıra anlatır millet kahkahayı basardı.
Delikli bi kuruşlar yani kırk paralar o zamanlarda çok kullanılmıyordu. Babaannem yüz parayı kastediyordu
Not:
BÖYGANA
Büyük ana: büyükanne
ÇAĞA
Çocuk, bebek
HALBUR ALTI
Kalbur altında kalmış, ufak
DIMDIZLAK
Elindeki her şeyini, imkânlarını yitirmiş
GITLIK
Kıtlık; yaygın ve sürekli açlıkla, etkilediği insanların aşırı zayıflayıp güçten düşmesine ve ölüm oranında önemli bir artışa yol açan aşırı ve uzun süreli gıda darlığı.
GİŞİ
Eş, koca
VARMAK
Kadın, evlenmek
GAHIR
Kahır
GOKU
KELLE ŞEKERİ
Çakıl taşı görümünde, erimesi zor olan şeker
SINIKÇI
Kırıkçı
GALMAK
Tembel, uyuşuk, yorgun (kimse).
MATAL
Öykü, masal
ASPUZU
Eski Malatya'nın Sayfiye Yeri ve Yeni Malatya'nın Kurulduğu Kesim
GANARA
Arasa; Tahıl, meyve ve bazı ürünlerin satıldığı çarşı, pazar