Ben bir polis oğluydum.
Babam memur maaşıyla bizler için çırpındı.
Babamın "Ben yokluklar içinde ana baba ocağından uzaklarda ellerin himayesinde İstanbul gibi yerde ancak lise bire kadar okudum.
Ne olur sen okuda bir baltaya sap ol"nasihatlarıyla ilkokula başladım.
Babam o kadar etkili beni motive etmiş ki tüm tahsil hayatımda hep sınıf birincisi olma ana hedefimdi.
Hele Muş'da lise bir iki sıralarında elektriklerin geceleri kesilip sabah güneşle gelmesini bahane etmeden,iki metre karın kapılarımızı kapattığı kış geceleri gaz lambasıyla gece yarıları ders calışma azmim hep beni sınıflarımda üst sıralara getirdi.
Tabi ilk okulda beş sene beni okutan Melahat Özer öğretmenimin tahsilimde babamın üstünde etkisi oldu.
Annem mi diyeceksiniz.Malatya Çarmuzu'da eve kadar gelen öğretmene dedemin "Okuyupda sevdiğine mektupmu yazacak" sözleriyle baba zoruyla okula gidemediği,Adana'da ilkokulumda okuma yazma kurslarına giderek okumayı yazmayı ögrendiğinden ahlaklı insan olmamız egitiminden başka tahsilime bir katkısı olmadı.
1968 Bursa Atatürk Lisesi bitti.
Yarım milyondan fazla öğrencinin katıldığı test imtihanında barajı geçenlerin kabul edildiği,fizik,kimya matematik ve ingilizceden yazılı olduğumuz üç günlük imtihandan sonra İTÜ makina bölümüne on beşinci olarak girdim.1972 de Haziran ayında mezun olan dokuz kişiden biriydim.
Mezuniyetimin müjdesini babama Nişantaşı postanesinden telefonla verirken sevinc gözyaşlarımı asla unutamam.
Bunları yazarken inanın ben şuydum ben buydum,ben şöyle çalışkandım demek istemiyorum.
Egosunu ön planda tutanlardan nefret ederim.
Bu yazımı okuyan aile büyüklerine ve evlatlarına bir gram katkım olsun diye yazmak istedim.
Tamam çok iyi sabahlara kadar dersimi çalışarak o zamanın en gözde üniversitelerinden biri olan İTÜ'ni tahsil hayatım boyu hiç kayıp vermeden bitirdim ama insan olmama,okumakla adam olunmayacağına İTÜ yıllarımda şu iki olayla sizlere anlatmaya çalışacağım.
1969 İTÜ Kaynak dersimiz.Hocamız o dönem 9 cilt kaynak kitabının yazarı Prof.Selahattin Anık.
İlk dersi kara tahtaya kocaman bir KAYNAK kelimesi yazdı.
Ve"BEN BU KAYNAK KELİMESİNİN BİR HARFİ DEĞİL BİR NOKTASI OLAMAM"dedi.
İşte o zaman anladım ilmin sonunun olmadığını.
Diğeri,sene 1970 mekanik hocamız Amerika'da kürsüsü olan Mekanik Hasan Prof.Hasan Özoklav.
NASA'da imzası olan bir derya.
O dönem 68 kuşağı,boykotlar,yürüyüşler,
dersleri engelleyen maşaların oyuncağız.
Mekanik Hasan derse girdi.Bazı aklı evvel arkadaşlar kendilerini bir halt sanarak ayağa kalkmadılar.Tabi İTÜ'de olmanın şımarıklığı,coğumuzun üzerinde.
Derslerde ihtiyacımız olsun olmasın mühendislik okumamızın havasıyla koltuk altlarımızda T cetvelleri ve ceketimizde arı İTÜ rozetleri.
Mekanik Hasan hocamız,ayağa kalkmayan arkadaşlarımızı işaret ederek"EY ARKADAŞ SENİN TAKTIĞIN ROZETİ BEN KIRK SENE ÖNCE TAKTIM.ŞU AN SANA DERS VERMEK İÇİN SİZLERE KATKIM OLSUN DİYE AMERİKADAN GELDİM"
Der demez,tamam bana söylenmedi ben saygım gereği ayağa kalktım ama,anında İTÜ rozetini ceketimden çıkardım ve bir daha mühendisim unvanımı kullanmadım.
Kişiliğinden önce unvanlarını ön plana çıkaranlar,ego tatmininden zevk alanlar aklınızdan çıkarmayın.
Evrende bir noktanın binde birinden küçük olan dünyamızda bir hiç olduğunu unutma.
İnsanlara şevkat hayvanlara merhamet aşkıyla insanlığına katkı yap.İşte o zaman tahsilinin değerini anlarsın.
18.12.2020
Romanya
Fuat Ergun <mfergun@europe.com>