Öğretmenler günü anısına.
Okuma yazma bilmeyen bir annenin, lise birden ayrılma polis babanın çocuğuyum.
Annem ben ilkokul ikinci sınıfdayken okulumuzun açtığı iki dönem okuma yazma kursunu tamamlamış gazete, kitap okumayı zevk edinmiş bir ev hanımı.
Okuma yazma bilmeyen bir annenin, lise birden ayrılma polis babanın çocuğuyum.
Annem ben ilkokul ikinci sınıfdayken okulumuzun açtığı iki dönem okuma yazma kursunu tamamlamış gazete, kitap okumayı zevk edinmiş bir ev hanımı.
Mahalle öğretmeni iki defa annemin ilkokula gelmesi için dedeme yalvarmasına rağmen dedem okuyacakda sevgilisine mektupmu yazacak diyerek göndermemesi annemin içine dert olmuştur.
İlk okula başlamadan önce babamın içinde kalan okuma hasretiyle beni aman oğlum oku. Ben Malatya'da İstanbul'a ağabeyimin yanına okumak için gittim. Yengemin sayesinde kendimi köyümüzden kapıcı merhametli bir ailenin yanında buldum.
Baba yok. Anne yok. Para yok.
Kapıcılık , komilik, tartıcılık yaparak ancak lise bire kadar okudum.
Nişantaşı Ortaokulundan ( Semih Balcı, Kadir Savun sınıf arkadaşları ) sonra Beyoğlu Lisesine başladım.
Ne anne, ne baba ne aile sevgisi gördüm.
Ta ki askere gidene kadar. İşte bu yüzden bak senin annen, baban, mutlu bir ailen var mutlaka okumalısın.
Okur sınıfında başarılı olursan seni herkes sever. Hatta arkadaşların derslerde yardımcı olman için seni sayar severler.
Demekki benimde içimde varmış.
İTÜ dahil tüm sınıflarımı o zamanın belgesi olan iftihar mektuplarıyla, sınıfda kalmadan bitirdim.
İTÜ Makinayı Haziran'da bitiren dokuz kişiden biri oldum.
Bunları kendi nefsim için yazmıyorum. Gençlere belki bir katkım olur diye yazıyorum.
İTÜ'yü bitirme sevincimi o zamanlar postane telefonuyla babama bildirdiğimde göz yaşlarımı tutamadım.
Baba, baba oğlun mühendis oldu dememi unutamıyorum.
O zamanlar mühendis olmak bir gururdu.
1965 Muş'da babamın şark hizmeti dönemimde Varto depremi dolayısiyle dışarda korumasız bir ortamda üzerimiz açık bir şekilde kalıyorduk.
Van'da amcamın kızının beyi makina mühendisi Karayolları Atelye şefiydi.
Çadır için onları ziyarete gittim.
İnanın amcamın damadı akşam işden geldiğinde ilk defa bir makina mühendisi göreceğim için çok heycanlandım.
Kendi kendime acaba nasıl olur bir makina mühendisi dedim.
Yani 1972 İTÜ'den makina mühendisi olmak her babağidin harcı değildi.
Nejmettin Erbakanlar, Süleyman Demireller, Turgut Özallar bizim okul mezunlarıydı.
1959 babam Turhan Kapanlı'nın o zamanın adıyla Adana Vali Polisi.
Bizler vali beylerle sanki aileden biriyiz. Vali bey, eşini, annemi Asri sinamaya götürecek.
Malatya'da büyük halam bizde misafir.
Annem halamı bırakarak sinamaya gitmek istemiyor. Eşi Nejla teyze olurmu hiç. Ne olur o da gelsin diye beraber sinamaya gidiyorlar.
Akşam eve döndüklerinde vali beyin adı geçince, halam "Kız Hatice, o adam valimiydi? O da bizim gibi bir adammış."
Dediği gibi bende amcam kızının makina mühendisi olan eşi Hakkı ağabeyimi gördüğümde, aynı halamın dediği gibi makina mühendiside benim gibi bir adamış dedim.
Konuyu fazla dağıtmadan öğretmenler gününe getireceğim.
Benim hayatımda iki annem var. Biri beni doğuran, büyüten fizyolojik canım annem. Diğeri ikinci annem, canım gibi sevdiğim beni ilkokulda beş sene okutan ilkokul öğretmenim
Melahat Özer'dir.
Tüm tahsil hayatımda benim ideolüm olmuştur. Okulda bana bir anne şefkatiyle yaklaşmış, üç kızı olan öğretmenim beni oğlu yerine koymuştu.
Tabi burda öğretmenimin, benim okuma hevesim ve azmimi görmeside etken olmuştur.
İlkokul öncesi okul bahçe duvarında talebeler imrenere bakar, Türküm Doğruyumu ezbere bilirdim.
Adımı yazmayı öğrenmiş alfabe harflerini tanıyordum.
Babam çalışkan öğrenci öğretmen sorduğunda her defasında parmak kaldırır demişti.
İlkokul birinci sınıf, ilk dersimiz. Öğretmenimiz adını yazan varmı? Dedi. Tabi hemen parmak kaldırdım.
Öğretmenim Mete arkadaşımı kaldırdı.
Baba yok. Anne yok. Para yok.
Kapıcılık , komilik, tartıcılık yaparak ancak lise bire kadar okudum.
Nişantaşı Ortaokulundan ( Semih Balcı, Kadir Savun sınıf arkadaşları ) sonra Beyoğlu Lisesine başladım.
Ne anne, ne baba ne aile sevgisi gördüm.
Ta ki askere gidene kadar. İşte bu yüzden bak senin annen, baban, mutlu bir ailen var mutlaka okumalısın.
Okur sınıfında başarılı olursan seni herkes sever. Hatta arkadaşların derslerde yardımcı olman için seni sayar severler.
Demekki benimde içimde varmış.
İTÜ dahil tüm sınıflarımı o zamanın belgesi olan iftihar mektuplarıyla, sınıfda kalmadan bitirdim.
İTÜ Makinayı Haziran'da bitiren dokuz kişiden biri oldum.
Bunları kendi nefsim için yazmıyorum. Gençlere belki bir katkım olur diye yazıyorum.
İTÜ'yü bitirme sevincimi o zamanlar postane telefonuyla babama bildirdiğimde göz yaşlarımı tutamadım.
Baba, baba oğlun mühendis oldu dememi unutamıyorum.
O zamanlar mühendis olmak bir gururdu.
1965 Muş'da babamın şark hizmeti dönemimde Varto depremi dolayısiyle dışarda korumasız bir ortamda üzerimiz açık bir şekilde kalıyorduk.
Van'da amcamın kızının beyi makina mühendisi Karayolları Atelye şefiydi.
Çadır için onları ziyarete gittim.
İnanın amcamın damadı akşam işden geldiğinde ilk defa bir makina mühendisi göreceğim için çok heycanlandım.
Kendi kendime acaba nasıl olur bir makina mühendisi dedim.
Yani 1972 İTÜ'den makina mühendisi olmak her babağidin harcı değildi.
Nejmettin Erbakanlar, Süleyman Demireller, Turgut Özallar bizim okul mezunlarıydı.
1959 babam Turhan Kapanlı'nın o zamanın adıyla Adana Vali Polisi.
Bizler vali beylerle sanki aileden biriyiz. Vali bey, eşini, annemi Asri sinamaya götürecek.
Malatya'da büyük halam bizde misafir.
Annem halamı bırakarak sinamaya gitmek istemiyor. Eşi Nejla teyze olurmu hiç. Ne olur o da gelsin diye beraber sinamaya gidiyorlar.
Akşam eve döndüklerinde vali beyin adı geçince, halam "Kız Hatice, o adam valimiydi? O da bizim gibi bir adammış."
Dediği gibi bende amcam kızının makina mühendisi olan eşi Hakkı ağabeyimi gördüğümde, aynı halamın dediği gibi makina mühendiside benim gibi bir adamış dedim.
Konuyu fazla dağıtmadan öğretmenler gününe getireceğim.
Benim hayatımda iki annem var. Biri beni doğuran, büyüten fizyolojik canım annem. Diğeri ikinci annem, canım gibi sevdiğim beni ilkokulda beş sene okutan ilkokul öğretmenim
Melahat Özer'dir.
Tüm tahsil hayatımda benim ideolüm olmuştur. Okulda bana bir anne şefkatiyle yaklaşmış, üç kızı olan öğretmenim beni oğlu yerine koymuştu.
Tabi burda öğretmenimin, benim okuma hevesim ve azmimi görmeside etken olmuştur.
İlkokul öncesi okul bahçe duvarında talebeler imrenere bakar, Türküm Doğruyumu ezbere bilirdim.
Adımı yazmayı öğrenmiş alfabe harflerini tanıyordum.
Babam çalışkan öğrenci öğretmen sorduğunda her defasında parmak kaldırır demişti.
İlkokul birinci sınıf, ilk dersimiz. Öğretmenimiz adını yazan varmı? Dedi. Tabi hemen parmak kaldırdım.
Öğretmenim Mete arkadaşımı kaldırdı.
O yazamadı.
Beni kaldırmadan önce " Öğretmenim adımı yazıyorum ama soyadımı yazamıyorum" Dedim.
Tahtada adımı yazınca bir alkış sınıfta.
Birinci sınıfdan sonra arkadaşlarımın ödev kontrollarını bana verdi.
Hep bunlar benim okuma aşkımı artırdı.
Dördüncü sınıfda ilk test imtihanında öğretmenimin kızı Tomris, Fuat sınıf birincisi oldu demesi, beni başarılarıma başarı kattı.
Benim canım ilkokul öğretmenim Melahat ÖEzer Hanımefendiyi, öğretmenler gününde saygı rahmetle anıyor, mekanı cennet kabri nur oldun diyorum.
Hazreti Ali'nin dediği gibi "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum."
Bana bir harf değil binlerce harf öğreten Melahat Özer öğretmenimin binlerce defa kölesi olurum.
Beni kaldırmadan önce " Öğretmenim adımı yazıyorum ama soyadımı yazamıyorum" Dedim.
Tahtada adımı yazınca bir alkış sınıfta.
Birinci sınıfdan sonra arkadaşlarımın ödev kontrollarını bana verdi.
Hep bunlar benim okuma aşkımı artırdı.
Dördüncü sınıfda ilk test imtihanında öğretmenimin kızı Tomris, Fuat sınıf birincisi oldu demesi, beni başarılarıma başarı kattı.
Benim canım ilkokul öğretmenim Melahat ÖEzer Hanımefendiyi, öğretmenler gününde saygı rahmetle anıyor, mekanı cennet kabri nur oldun diyorum.
Hazreti Ali'nin dediği gibi "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum."
Bana bir harf değil binlerce harf öğreten Melahat Özer öğretmenimin binlerce defa kölesi olurum.