Bugün, biraz sizleri başka boyutlara taşımak istedim.
İnsan bilinmezden korkar. Ölümden sonra ne olacağımızı bilemediğimizden ölümden korkarız.
İki dünyalı insan ölümden korkmaz. Ölümün yeniden diriliş olduğunu bilir.
Ya! tek dünyalı insan öylemi?
Teorik olarak dünyamızda, bu kâinat düzeninde hiç kimse ölmüyor.
Fuat saçmaladı diyeceksiniz.
Ben bunu 1965 yıllarında, tam 59 sene önce okuduğum, etkilendiğim, "Geleceğin Teknik Çehresi" kitaba, akademik kariyerim, şahsi kütüphanemde okuduklarımla, edindiğim birikimlerimle, sizlerle paylaşmak isterim.
SEVDİKLERİMİZ ÖLMEDİ.
YAŞIYOR.
Önce gelmiş geçmiş en büyük bilim adamı Einstein'nin o meşhur izafiyet E=mxc2 formülünü hatırlayalım.
E=enerji
İki dünyalı insan ölümden korkmaz. Ölümün yeniden diriliş olduğunu bilir.
Ya! tek dünyalı insan öylemi?
Teorik olarak dünyamızda, bu kâinat düzeninde hiç kimse ölmüyor.
Fuat saçmaladı diyeceksiniz.
Ben bunu 1965 yıllarında, tam 59 sene önce okuduğum, etkilendiğim, "Geleceğin Teknik Çehresi" kitaba, akademik kariyerim, şahsi kütüphanemde okuduklarımla, edindiğim birikimlerimle, sizlerle paylaşmak isterim.
SEVDİKLERİMİZ ÖLMEDİ.
YAŞIYOR.
Önce gelmiş geçmiş en büyük bilim adamı Einstein'nin o meşhur izafiyet E=mxc2 formülünü hatırlayalım.
E=enerji
m=kütle
c= ışık hızı
Burada (c) ışık hızıdır.
Kâinatta ışık hızına ulaşılamaz. Çünkü kütle sonsuz olur.
Şunu aklımızdan çıkarmayalım.
Kâinatta en yüksek hız ışık hızıdır.
Işık bir saniyede 300 000 km. yol alır.
Dünyamıza 150 milyon km. uzaklıkta olan güneşimizin ışığı bize sekiz dakikada gelir.
Bir ışık yılı, trilyonlarca km.olduğu 60x60x24x365x300 000 çarparak hesaplanır.
Yani şu an güneşimiz yok olsa biz daha onu sekiz dakika var olarak görürüz.
Fazla sizi rakamlara boğup akıl karıştırmak istemem.
Kısaca bize yakınlığı beş yüz ışık yılı uzakta bir yıldızdan, dünyamıza gelişmiş bir teleskopla bakan biri, dünyamızdan beş yüz sene geçmişimizi yani Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul kuşatmasını canlı olarak görecektir.
Yedi sene önce ölen, doyamadığımız bir yakınımızı, on ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızdan bize teleskopla bakan biri ise, onu canlı olarak yaşadığını görecektir.
Biz ölmedik. Sevdiklerimiz ölmedi yaşıyor.
ÕLÜM YOK OLMAK DEĞİL, GELDİĞİMİZ YER OLAN YARATANLA BÜTÜNLEŞMEKTİR.
Yüce Kitabımız, birkaç yerinde,
"Sizin zamanımıza göre benim katımda bin sene" ve "Melekler ve ruhlar elli bin senede benim katıma ulaşır" demekle tam 1400 sene önce bu konuyu dile getirmiştir.
Hep aklıma takılır.
"Sadaka ver ömrün uzasın" sözü.
Peki kaderimiz biz doğmadan önce yazıldığına göre nasıl sadakayla ömrümüz uzayacak?
Biz üç boyutlu bir dünyada yaşıyoruz.
En boy yükseklik ve derinlik.
Zaman ise, 13,8 milyar sene önce Big Bang, büyük patlamayla, maddeyle beraber yaratılarak üçüncü boyutumuza dördüncü boyut olarak eklenmiştir.
Madde, enerjiyle birbirini tamamlar.
Zamanın özünde enerji vardır.
İnsan, zaman enerjisini tüketerek ölüme yaklaşır.
Ruhumuz sonsuz enerjinin dünyadaki cesedimizle bütünleşmiş halidir.
Tek boyutlu dünyada çizgi olan insan, iki boyutlu kare olan dünyayı hayal edemez.
İki boyutlu dünyada yaşan biri, üç boyutlu bizim dünyamızı aklına bile getiremez.
Hatta tek boyutlu insan iki boyutta kare olan bankanın içine girip paraları alamaz. Ama üç boyutlu biri, banka içine girip paraları aldığında iki boyutlu anlayamaz.
Matematik formüllerle on bir boyut tespit edilmiştir.
Dört boyut bizim yaşam alanımızda, geri kalan yedi boyut kainatın yaratılışında saklı durur.
Yaratanımız sonsuz boyutta.
Onun katında, zaman yok. Biz insanlar için zaman var. Yaratanın katında geçmiş ve gelecek kavramı yok.
Biz insanlar için zaman ve geçmiş gelecek kavramları var.
Bize göre kader biz doğmadan yazıldı düşüncesi; Yaratan katında şimdi yazıldığı için sadaka verince ömrümüz uzuyor.
Yüce Yaratan bizim her saniyemizi kontrol altına alarak gelmişimizi ve geçmişimizi her anımızı gözetmektedir.
c= ışık hızı
Burada (c) ışık hızıdır.
Kâinatta ışık hızına ulaşılamaz. Çünkü kütle sonsuz olur.
Şunu aklımızdan çıkarmayalım.
Kâinatta en yüksek hız ışık hızıdır.
Işık bir saniyede 300 000 km. yol alır.
Dünyamıza 150 milyon km. uzaklıkta olan güneşimizin ışığı bize sekiz dakikada gelir.
Bir ışık yılı, trilyonlarca km.olduğu 60x60x24x365x300 000 çarparak hesaplanır.
Yani şu an güneşimiz yok olsa biz daha onu sekiz dakika var olarak görürüz.
Fazla sizi rakamlara boğup akıl karıştırmak istemem.
Kısaca bize yakınlığı beş yüz ışık yılı uzakta bir yıldızdan, dünyamıza gelişmiş bir teleskopla bakan biri, dünyamızdan beş yüz sene geçmişimizi yani Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul kuşatmasını canlı olarak görecektir.
Yedi sene önce ölen, doyamadığımız bir yakınımızı, on ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızdan bize teleskopla bakan biri ise, onu canlı olarak yaşadığını görecektir.
Biz ölmedik. Sevdiklerimiz ölmedi yaşıyor.
ÕLÜM YOK OLMAK DEĞİL, GELDİĞİMİZ YER OLAN YARATANLA BÜTÜNLEŞMEKTİR.
Yüce Kitabımız, birkaç yerinde,
"Sizin zamanımıza göre benim katımda bin sene" ve "Melekler ve ruhlar elli bin senede benim katıma ulaşır" demekle tam 1400 sene önce bu konuyu dile getirmiştir.
Hep aklıma takılır.
"Sadaka ver ömrün uzasın" sözü.
Peki kaderimiz biz doğmadan önce yazıldığına göre nasıl sadakayla ömrümüz uzayacak?
Biz üç boyutlu bir dünyada yaşıyoruz.
En boy yükseklik ve derinlik.
Zaman ise, 13,8 milyar sene önce Big Bang, büyük patlamayla, maddeyle beraber yaratılarak üçüncü boyutumuza dördüncü boyut olarak eklenmiştir.
Madde, enerjiyle birbirini tamamlar.
Zamanın özünde enerji vardır.
İnsan, zaman enerjisini tüketerek ölüme yaklaşır.
Ruhumuz sonsuz enerjinin dünyadaki cesedimizle bütünleşmiş halidir.
Tek boyutlu dünyada çizgi olan insan, iki boyutlu kare olan dünyayı hayal edemez.
İki boyutlu dünyada yaşan biri, üç boyutlu bizim dünyamızı aklına bile getiremez.
Hatta tek boyutlu insan iki boyutta kare olan bankanın içine girip paraları alamaz. Ama üç boyutlu biri, banka içine girip paraları aldığında iki boyutlu anlayamaz.
Matematik formüllerle on bir boyut tespit edilmiştir.
Dört boyut bizim yaşam alanımızda, geri kalan yedi boyut kainatın yaratılışında saklı durur.
Yaratanımız sonsuz boyutta.
Onun katında, zaman yok. Biz insanlar için zaman var. Yaratanın katında geçmiş ve gelecek kavramı yok.
Biz insanlar için zaman ve geçmiş gelecek kavramları var.
Bize göre kader biz doğmadan yazıldı düşüncesi; Yaratan katında şimdi yazıldığı için sadaka verince ömrümüz uzuyor.
Yüce Yaratan bizim her saniyemizi kontrol altına alarak gelmişimizi ve geçmişimizi her anımızı gözetmektedir.