Mehmet Fuat Ergun
Köşe Yazarı
Mehmet Fuat Ergun
 

55 SENE ÖNCESİ MUŞ ( 4 )

İnanılacak gibi değil. Muşlu olsun olmasın; Muş'umuzun o kadar çok seveni var ki anlatamam. Zaten sosyal medya Muş platformunda yorumlarda göreceksiniz. Köşe yazarlığını yaptığım memleketim Malatyanın Saygın yazılı yayın organı Gazete Malatya, Muş yazılarımın devamından yana olduğunu özellikle bildirdi. Bu yazım 55 SENE ÖNCEKİ MUŞ serisinin 4.cüsü sonuncusu olacak. Yine de dağarcığımdan kalanlar olursa ileride 5.ci'sini hazırlayabilirim. Bir heycanla 1965 senesinin o şirin, insanı sıcak, yabancı dostu, 15000 nüfuslu Muş'a Ağustos 15'de trenden indik. Eylül son haftası gibi otelden eve taşındık. Yavaş, yavaş kış kışlığını göstermeye başladı. Biz çocukların bir şeyden haberi yok. Kapı gibi babamız var ya. Odun, odun. Al babam al. Stern denen ölçüyle alınıyor. Mutfak, banyo ve odunluk olarak kullandığımız çatısı arka elektrik santralına giden toprak yolla bir olan evimizin 200-250 m2.lik bölümüne onlarca ton odunu doldurduk. Mutfak ve banyoya sürtünerek giriyoruz. O dönem kömür yok. Ben Lise 1'de; erkek kardeşim, hükümet konağı arka tarafında ilkokul 4.cü sınıfta; kız kardeşim ise 3 yaşında. Kız kardeşimin mahalle arkadaşlarından öğrendiği, torpag başına, kambag başına sözlerinin yanında annemin bir daha söylersen ağzına biber sürerim dediği halk diliyle söylenen or..pi kelimesi. Dersler başladı. Öğretmenlerimiz liseden sonra iki sene eğitim görmüş özellikle Gazi Eğitim enstitüsü mezunları. Bize verecekleri fazla birşeyleri yok ama yine de öğretmen öğretmen. Okuma aşkımla ille sınıf birincisi olacağımı kafama koydum. Zaten orta okul hep iftahar mektuplarıyıla geçti. Çok zeki olduğumdan değil, okuma aşkımdan. Daha lise 1'de Şevket Süreyya Aydemir'in üç cilt Tek Adam; iki cilt İkinci Adam kitaplarını okumaya başlamıştım. Yaşar Kemal'in İnce Mehmet'i. Yeni tayin olan başkomiserin kızını beğenen annem ve babamın; güzel bir kızları var sözlerine kulak misafiri olunca, kızın yüzünü görmeden aşık olmuştum. Lise 1'de ayrı sınıflara düştük. Sonra lise 2'de aynı sınıftayız. Harıl harıl kızı arıyorum. Platonik aşk dedikleri bu olmalı.Yaş 15. Tabi, kıza kendimi göstermeliyim, mutlaka iftihara geçmeliyim. Gece saat 22.00 - 23.00 gibi elektrik santralı çalışmaz, tüm Muş'da elektrik kesilir. Gaz lambasıyla geceleri odunluğumuzda ders çalışırdım. Bu dönem Muş'da aklımda kalanlar. - 1966 Varto depremi. İlk yardıma gidenlerdenim. Üç katlı Varto hükümet konağı tek kat olmuş. Askerler, uzun boylu 40 yaşlarında zayıf birini enkazdan çıkardılar. Su istedi. Askerler ayran verdi. Kana kana içti. Bir müddet sonra yere yıkıldı. Rahmetli oldu. Varto nüfüs müdürü olduğunu öğrendik. Hastane yıkık. Sağlık hizmeti hiç yok. Köylerden zaten haber yok. Allah o günleri bir daha göstermesin. - Diğer bir anım. Evde yalnızım ders çalışıyorum. Annem misafirlikte; birden büyük bir gürültü ile karşımızda derenin üstündeki toprak kaydı. Heyelan. İlk defa duyuyorum ve görüyorum heyelanı. Bir iki evi önüne sürükleyerek yok etti. Aklımda kaldığı kadarıyla dokuz can kaybı var. Bir diğer anım. - Cezaevinden kendilerine silah temin ederek kaçan 13 mahkum. Babamın trafik jeepiyle polis arkadaşlarla, ben de katılarak aramamız. Bir kaç gün sonra Muş halkının destekleriyle bulmamız. - Lise 1, müdürümüz Kasım Tarı, iftihar mektuplarını lise salonunda dağıtacak. Velisi gelmeyene iftihar mektubunu vermeyeceğini söyledi. O sıra, Muş hacılarını haca götüren Muşluların otobüsüne babannemde katıldı. Babamda babannemi yolcu etmek için Kilis sınırına gitti. Babam salonda yok. Ben tedirgin. Böyle gurur verici bir anda babam yok. İftihar mektubunu alamayacağım. Sanki öksüzüm. Adımı müdürümüz okudu. Kimseden ses yok. O an emniyet amiri Canan Tamer bey, " sayın müdürüm Fuat'ın babası yok ben emniyet teşkilatının bir babası olarak alabilirmiyim" demezmi. Beni babasız sanan oradakilerin göz yaşlarıyla ödülüme kavuştum. - Lisede öğretmenlerimizin çoğu bekardı. Lisenin bir kaç dersanesi bekar öğretmenlere lojman olarak ayrılmıştı. - Özel idarede odacı Ahmet Kaleli vardı. Babam onu mali yönden destekler, Pazar işlerimize yardımcı olurdu. Kar, kışda bizim eve araç girmezdi. Ahmet amca bir gün sırtında çuvalla bizim eve pazar malzemelerini taşırken; yolda bir arkadaşı Ahmet, haydi işin iş der demez; Ahmet amca hazır cevap; haydi gel bu işi sen yüklende işin iş olduğunu gör der. - Babamın polislerin den Urfalı Ziya Atlıoğlu, bir gün merkezde kaldığımız otelin altında, garajla bitişik büyük bir kahvede kahvaltı yapacaktır. Simidini alır masaya oturur. Kahveci yabancı memur saygısıyla bunu değerlendirmek ister. Ve ocakcıya yüksek sesle, herkesin duyacağı şekilde; 'Abiye bir Ayren ver parasını alme' diye seslenir. Ziya amca, yerin dibine girdim. Adam bir ayran ısmarlayacak tüm millete reklam etti. Utandım demezmi. - İlk defa keçe yapımını Muş'da gördüm. Ziya amcanın Urfalı hemşehrisi Muş'un garaj yakınında tek olan hamamına bitişik keçe imalathanesinde, gögüslerine vura vura keçenin ne kadar zor ve zahmetli yapıldığını. - Zaman zaman Muş'un tek hamamına gitmek en büyük zevkdi. - Evimiz dere mahallesi, Kurt mahallesi ortasında. Annemle bir kış günü gece saat 22.00 gibi komşudan geliyoruz. Karşımızda kurtmu, köpekmi belli değil.Yanımda kuru sıkı silah var. Ben heycanla korkutmak amaçlı sıktım. Hayvan kaçtı ama annemle ben korkudan ne yapacağımızı şaşırdık. 14-15 yaşlarında Lise 1 öğrencisinin heyecanı. İşte bundan unutulmaz Muş. - Jağ, en güzel yemeğimiz. Balık lezzetinde. Nisan gibi dağlarda yetişen kabuğu soyularak yenilen hafif ekşi uçkunun tadını asla unutamam. - Tek fotoğrafçımız. Tabiki siyah beyaz. Hükümet konağının yan caddesinde, özel idarenin karşısında. - O dönemin meşhur müzisyenlerinden, orkestra şefı Şevket Uğurluel'in, yedek subay öğretmenlik için deprem sonrası Muş'da bulunuşu. Abi, kardeş arkadaşlığımız. Muşda Kalsınlar kitapçıda bulamadığımız Büyük Atlası, Şevket Uğurluel'in ablası kanalıyla bana temin etmesi. Ablası Fikret Kozinoğlu, TRT Türk Sanat Müziği sanatçısı. - Zar, zor yeni açılan Erzurum radyosunu, o da gece sinyalini alarak dinlememiz. Komşu illerden Kürtçe yayın yapan güçlü sinyalleri olan hala kulağımda sedası kalan o güzelim, yürek yakan Kürt türküleri. Şimdi o günlerin anısına TRT Kürdi kanalının türkü mudavimiyim. - Balık bilmezdik. Senede bir veya iki Karadenizden gelir; bayram ederdik. - Muş'un ilk kamyonu olanlardan Remzi abi. Hanımıyla annem arkadaş. Sonraları Bursa'da can aile dostumuz. Uludağ'da yolunda arabalarıyla yolda kalan arkadaşlarımı o gece kamyonuyla karşılık beklemeden gidip çeken, yardım eden, can insan Muşlu Remzi abim. İŞTE MUŞ İNSANI. - İTÜ'yü kazandım sene 1968. Ekim ayı. Okula başlayacağım. Yurt yok. Talebeye kiraya ev vermiyorlar. Kaldımmı ortada. Kenan Sabuncuoğlu Muş Lisesinden sınıf arkadaşım. İrtibatımız devamlı var. Kendisi özel üniversiteye yazılmış; amcası İTÜ'de okuyan Mehmet'le Cağaloğlu da bir otelin üst kat odasını kiralamışlar. Ortada kalan beni kabul ettiler. Kendime kalacak yer bulana kadar bir hafta tek otel odasında Kenan'la başlı kıçlı yatağını paylaştım. İŞTE BÖYLE MUŞ İNSANI KARDEŞDEN YAKIN. 55 SENE ÖNCE AYRILDIĞIM ÖZLEMİNİ İÇİMDE HİSSETTİĞİM MUŞ'U GÖRME ARZUZUYLA, KISMET OLURSA İLK FIRSATTA YANINIZDA OLACAĞIM. Mehmet Fuat ERGÜN 06.06.2021
Ekleme Tarihi: 06 Haziran 2021 - Pazar
Mehmet Fuat Ergun

55 SENE ÖNCESİ MUŞ ( 4 )

İnanılacak gibi değil.
Muşlu olsun olmasın; Muş'umuzun o kadar çok seveni var ki anlatamam.
Zaten sosyal medya Muş platformunda yorumlarda göreceksiniz.
Köşe yazarlığını yaptığım memleketim Malatyanın Saygın yazılı yayın organı
Gazete Malatya, Muş yazılarımın devamından yana olduğunu özellikle bildirdi.
Bu yazım 55 SENE ÖNCEKİ MUŞ serisinin 4.cüsü sonuncusu olacak.
Yine de dağarcığımdan kalanlar olursa ileride 5.ci'sini hazırlayabilirim.
Bir heycanla 1965 senesinin o şirin, insanı sıcak, yabancı dostu, 15000 nüfuslu Muş'a Ağustos 15'de trenden indik.
Eylül son haftası gibi otelden eve taşındık.
Yavaş, yavaş kış kışlığını göstermeye başladı.
Biz çocukların bir şeyden haberi yok. Kapı gibi babamız var ya.
Odun, odun. Al babam al.
Stern denen ölçüyle alınıyor. Mutfak, banyo ve odunluk olarak kullandığımız çatısı arka elektrik santralına giden toprak yolla bir olan evimizin 200-250 m2.lik
bölümüne onlarca ton odunu doldurduk.
Mutfak ve banyoya sürtünerek giriyoruz. O dönem kömür yok. Ben Lise 1'de; erkek kardeşim, hükümet konağı arka tarafında ilkokul 4.cü sınıfta; kız kardeşim ise 3 yaşında.
Kız kardeşimin mahalle arkadaşlarından öğrendiği, torpag başına, kambag başına sözlerinin yanında annemin bir daha söylersen ağzına biber sürerim dediği halk diliyle söylenen or..pi kelimesi.
Dersler başladı. Öğretmenlerimiz liseden sonra iki sene eğitim görmüş özellikle Gazi Eğitim enstitüsü mezunları.
Bize verecekleri fazla birşeyleri yok ama yine de öğretmen öğretmen.
Okuma aşkımla ille sınıf birincisi olacağımı kafama koydum.
Zaten orta okul hep iftahar
mektuplarıyıla geçti. Çok zeki olduğumdan değil, okuma aşkımdan. Daha lise 1'de Şevket Süreyya Aydemir'in üç cilt Tek Adam; iki cilt İkinci Adam kitaplarını okumaya başlamıştım. Yaşar Kemal'in İnce Mehmet'i.
Yeni tayin olan başkomiserin kızını beğenen annem ve babamın; güzel bir kızları var sözlerine kulak misafiri olunca, kızın yüzünü görmeden aşık olmuştum.
Lise 1'de ayrı sınıflara düştük.
Sonra lise 2'de aynı sınıftayız.
Harıl harıl kızı arıyorum.
Platonik aşk dedikleri bu olmalı.Yaş 15.
Tabi, kıza kendimi göstermeliyim, mutlaka iftihara geçmeliyim.
Gece saat 22.00 - 23.00 gibi elektrik santralı çalışmaz, tüm Muş'da elektrik kesilir.
Gaz lambasıyla geceleri odunluğumuzda ders çalışırdım.
Bu dönem Muş'da aklımda kalanlar.
- 1966 Varto depremi. İlk yardıma gidenlerdenim.
Üç katlı Varto hükümet konağı tek kat olmuş.
Askerler, uzun boylu 40 yaşlarında zayıf birini enkazdan çıkardılar. Su istedi.
Askerler ayran verdi. Kana kana içti. Bir müddet sonra yere yıkıldı. Rahmetli oldu. Varto nüfüs müdürü olduğunu öğrendik.
Hastane yıkık. Sağlık hizmeti hiç yok.
Köylerden zaten haber yok.
Allah o günleri bir daha göstermesin.
- Diğer bir anım. Evde yalnızım ders çalışıyorum. Annem misafirlikte; birden büyük bir gürültü ile karşımızda derenin üstündeki toprak kaydı. Heyelan. İlk defa duyuyorum ve görüyorum heyelanı.
Bir iki evi önüne sürükleyerek yok etti. Aklımda kaldığı kadarıyla dokuz can kaybı var.
Bir diğer anım.
- Cezaevinden kendilerine silah temin ederek kaçan 13 mahkum.
Babamın trafik jeepiyle polis arkadaşlarla, ben de katılarak aramamız.
Bir kaç gün sonra Muş halkının destekleriyle bulmamız.
- Lise 1, müdürümüz Kasım Tarı, iftihar mektuplarını lise salonunda dağıtacak.
Velisi gelmeyene iftihar mektubunu vermeyeceğini söyledi.
O sıra, Muş hacılarını haca götüren Muşluların otobüsüne babannemde katıldı.
Babamda babannemi yolcu etmek için Kilis sınırına gitti.
Babam salonda yok.
Ben tedirgin. Böyle gurur verici bir anda babam yok. İftihar mektubunu alamayacağım.
Sanki öksüzüm.
Adımı müdürümüz okudu. Kimseden ses yok. O an emniyet amiri Canan Tamer bey, " sayın müdürüm Fuat'ın babası yok ben emniyet teşkilatının bir babası olarak alabilirmiyim" demezmi.
Beni babasız sanan oradakilerin göz yaşlarıyla ödülüme kavuştum.
- Lisede öğretmenlerimizin çoğu bekardı. Lisenin bir kaç dersanesi bekar öğretmenlere lojman olarak ayrılmıştı.
- Özel idarede odacı Ahmet Kaleli vardı. Babam onu mali yönden destekler, Pazar işlerimize yardımcı olurdu.
Kar, kışda bizim eve araç girmezdi. Ahmet amca bir gün sırtında çuvalla bizim eve pazar malzemelerini taşırken; yolda bir arkadaşı Ahmet, haydi işin iş der demez; Ahmet amca hazır cevap; haydi gel bu işi sen yüklende işin iş olduğunu gör der.
- Babamın polislerin den Urfalı Ziya Atlıoğlu, bir gün merkezde kaldığımız otelin altında, garajla bitişik büyük bir kahvede
kahvaltı yapacaktır. Simidini alır masaya oturur. Kahveci yabancı memur saygısıyla bunu değerlendirmek ister.
Ve ocakcıya yüksek sesle, herkesin duyacağı şekilde;
'Abiye bir Ayren ver parasını alme' diye seslenir. Ziya amca, yerin dibine girdim. Adam bir ayran ısmarlayacak tüm millete reklam etti. Utandım demezmi.
- İlk defa keçe yapımını Muş'da gördüm. Ziya amcanın Urfalı hemşehrisi Muş'un garaj yakınında tek olan hamamına bitişik keçe imalathanesinde, gögüslerine vura vura keçenin ne kadar zor ve zahmetli yapıldığını.
- Zaman zaman Muş'un tek hamamına gitmek en büyük zevkdi.
- Evimiz dere mahallesi, Kurt mahallesi ortasında. Annemle bir kış günü gece saat 22.00 gibi komşudan geliyoruz.
Karşımızda kurtmu, köpekmi belli değil.Yanımda kuru sıkı silah var. Ben heycanla korkutmak amaçlı sıktım.
Hayvan kaçtı ama annemle ben korkudan ne yapacağımızı şaşırdık.
14-15 yaşlarında Lise 1 öğrencisinin heyecanı.
İşte bundan unutulmaz Muş.
- Jağ, en güzel yemeğimiz. Balık lezzetinde.
Nisan gibi dağlarda yetişen kabuğu soyularak yenilen hafif ekşi uçkunun tadını asla unutamam.
- Tek fotoğrafçımız. Tabiki siyah beyaz. Hükümet konağının yan caddesinde, özel idarenin karşısında.
- O dönemin meşhur müzisyenlerinden, orkestra şefı Şevket Uğurluel'in, yedek subay öğretmenlik için deprem sonrası Muş'da bulunuşu. Abi, kardeş arkadaşlığımız. Muşda Kalsınlar kitapçıda bulamadığımız Büyük Atlası, Şevket Uğurluel'in ablası kanalıyla bana temin etmesi.
Ablası Fikret Kozinoğlu, TRT Türk Sanat Müziği sanatçısı.
- Zar, zor yeni açılan Erzurum radyosunu, o da gece sinyalini alarak dinlememiz.
Komşu illerden Kürtçe yayın yapan güçlü sinyalleri olan hala kulağımda sedası kalan o güzelim, yürek yakan Kürt türküleri.
Şimdi o günlerin anısına TRT Kürdi kanalının türkü mudavimiyim.
- Balık bilmezdik. Senede bir veya iki Karadenizden gelir; bayram ederdik.
- Muş'un ilk kamyonu olanlardan Remzi abi. Hanımıyla annem arkadaş. Sonraları Bursa'da can aile dostumuz.
Uludağ'da yolunda arabalarıyla yolda kalan arkadaşlarımı o gece kamyonuyla karşılık beklemeden gidip çeken, yardım eden, can insan Muşlu Remzi abim.
İŞTE MUŞ İNSANI.
- İTÜ'yü kazandım sene 1968.
Ekim ayı. Okula başlayacağım.
Yurt yok.
Talebeye kiraya ev vermiyorlar.
Kaldımmı ortada.
Kenan Sabuncuoğlu Muş Lisesinden sınıf arkadaşım. İrtibatımız devamlı var. Kendisi özel üniversiteye yazılmış; amcası İTÜ'de okuyan Mehmet'le
Cağaloğlu da bir otelin üst kat odasını kiralamışlar.
Ortada kalan beni kabul ettiler. Kendime kalacak yer bulana kadar bir hafta tek otel odasında Kenan'la başlı kıçlı yatağını paylaştım.
İŞTE BÖYLE MUŞ İNSANI
KARDEŞDEN YAKIN.
55 SENE ÖNCE AYRILDIĞIM ÖZLEMİNİ İÇİMDE HİSSETTİĞİM MUŞ'U GÖRME ARZUZUYLA, KISMET OLURSA İLK FIRSATTA YANINIZDA OLACAĞIM.
Mehmet Fuat ERGÜN
06.06.2021

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.