Bu ara hileli gıdalar gündemde.
Sahtecilerin haddi hesabı yok.
Bunları yapanlar kendilerince kâr ettiklerini sanıyorlar.
İnanın o pis çamur içinde yüzen zavallıların içlerine girdiğinde yaşamlarının pis çamurun içinde olduklarını görürsün.
Ah! o ilahi yüce adalet. Bugün olmassa yarın mutlaka cezalarını kat ve kat verecektir. Bundan içiniz rahat olsun. Neden kızdığımızda çamurlaşma deriz? Çünkü insanın mayası çamur.
İnsan olmanın kurallarını yerine getirmezsen; tabi bunlardan biri de sahtecilikdir.
Hele insan sağlığıyla oynadıkları gıdalarla taklit ve tağşiş yaparsan
pis çamurun içinden çıkamazsın.
Önce bu aralar yazılı ve görsel medyada adını sık sık duyduğumuz tağşiş ne demek ona bakalım.
Tağşiş, bir ürünün saflığını veya kalitesini bozmak amacıyla içine başka maddeler katılmasıdır. Genellikle gıda ürünlerinde, maliyeti düşürmek veya hile yapmak amacıyla daha düşük kaliteli veya farklı maddeler eklenerek yapılan bu tür sahtecilik, tüketiciyi yanıltmak amacıyla gerçekleştirilir. Örneğin, zeytinyağına başka bitkisel yağlar katılması bir tağşiş örneğidir. Bu uygulama, gıda güvenliği açısından tehlikeli olabilir ve yasalarla sıkı bir şekilde denetlenmektedir.
Peki çamura bulaştı. Neyi ifade ediyor?
İlk aklıma gelen çalıp çırpma, hata yapma, suç işleme ve aslında hak yeme.
Bir insan çamura bulaşırsa ne olur. İnsanlıkdan çıkar üstü başı kirlenir. Tanınmaz hale gelir.
Tanınabilmesi için ne yapması lazım? Yıkanması. Yıkanmak ne demek. Yaptığı hata ve çirkeflerden temizlenerek bir daha hata yapmamaya söz vermek.
Peki etrafımızda çirkefleşen bazı ahlakdan yoksun insanlar neden pisliklerinden arınmıyorlar?
Çünkü o menfaat hırsı var ya!..
O menfaat hırsı..
O hırsla bulaştıkları çamurlarandan gözleri görmez oluyor. Bulaştıkları çamurlarda bile varlıklarına varlık kattıklarını düşünüyorlar.
Neden insanlar çamura bulaşır?
Önce ben dediği için. Benim olsun.
Ben yaşayayım. Başkaları benim için önemli değil. Ben..Ben..Ben..Yani EGO..
Yani NEFİS. Nefsin temelinde ise şeytani duygular dediğimiz bizi insalıkdan çıkaran, bize göre, güya hak dediğimiz acizliklerimiz yatar.
Yaratan bile Kitabında BİZ diyor. Biz kim oluyoruz da BEN diyoruz. Ben dedikçe insan benliğinden çıkar.
Şöyle etrafıma bir bakıyorum.
Çok ender görüyorum çamurlaşmamışları. Hele çalışanının hakkını yiyen zavallıları.
Bu sene mühendis olan bir yakınım var. Tecrübe kazanayım düşüncesiyle askerliğine kadar asgari ücretli bir iş buldu.
İş vereni dindar geçinen, kutsal vazifesi yerine getirmiş, bir partimizin ilçe yönetim kurulunda.
O pırıl pırıl hayata yeni adım atmış gencimize bir buçuk ayda ödediği para asgari ücretin yarısı.
Diğer kanuni haklarını yerine getirip getirmediğinden şüphesi var o gencimizin.
Şimdi bu kul kakkı yiyen beyefendi kazandığınımı zannediyor? Battıkça batıyor haberi olmuyor.
Öyle bir ilahi düzen var. Yaşadıkça şahit oluyorum. Ne yaparsan onu mutlaka görüyorsun. Hem de fazlasıyla.
“Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.” Boşuna denmemiş. Devir hız devri.
Teknolojiye ayak uydurmak da zorlanıyor hatta yetişemiyoruz. Yaptıklarımız artık aheste aheste çıkmıyor.
Ah alanların başına gelenleri o kadar hızlı görüyoruz. Ama yine de ders almıyoruz.
Ne olur kahretmeyin. Hak yiyenlerin şatafatına asla inanmayın. Çamura bulaşanların içleri kan ağlıyor.
Maddeye tapmış bu zavallılar, nasıl bırakacağım bu malı mülkü diye her gün ölmüyorlarmı?
Yüce Yaratanımızın, çamura bulaşmış olanların pis çamurlarını bizlere bulaştırmaması dualarımla.