-Burada NİYETİM
-Hekimleri eleştirmek değil
-Hekimlik dersi vermek değil,
-Ben iyi hekimim demek değil…
Ancak bir hekim olarak kendim muayene olduğum zaman ve hastalarımın ifadelerinden HEKİMLERİN HASTALARINA ELLERİNİ SÜRMEDEN, KLASİK FİZİK MUAYENE USULLERİNİ UYGULAMADAN, GEREKLİ GEREKSİZ LABORATUAR VE GÖRÜNTÜLEME TETKİKLERİ İSTEYEREK HEKİMLİK YAPMAYA ÇALIŞMALARINA biraz dokunmak istiyorum.
Hekimlikte ANAMNEZ=öykü alınması bir SANAT, MUAYENE ise bir BİLİM dir.
ANAMNEZ de Hastanın adı Soyadı, Yaşı, Cinsi, Aile geçmişi, Öz geçmişi, geçirdiği hastalıkları, allerjisi olup olmadığı, yapılan aşıları, ne zamandan beri hasta olduğu, nerelerde muayene olduğu, hangi tetkiklerin yapıldığı, ne tanı konulduğu, hangi ilaçlar kullandığı vs. Sorulur ve hasta dosyasına yazılır.
Sonra muayeneye geçilir
MUAYENENİN KLASİK SIRALAMASI
Bazı sistemlerde ufak tefek değişiklikler olsa da sıralama şöyledir.
1. İnspeksiyon- Gözlem, kapıdan girişinde başlar. Yürüyüşü, hareketleri, genel yapısı, vücudunun ilgili yerleri gözle muayene edilir
2. Palpasyon- Dokunarak muayene, ilgili yerler elle yoklanır, sertlikler, yumuşaklıklar, ağrılı noktalar vs. tespit edilir
3. Perküsyon- Vurarak muayene, hani derler ya iki tıktık bir şıkşık. Hastanın gereken yerleri karpuz seçilirken yapılan elle vurma gibi test edilir
4. Osculation - Steteskopla dinleyerek muayene. Hastanın solunum sesleri, barsak sesleri, kalp sesleri gibi sesleri dinlenir
5. Olfaction- koklamak hastanın ter kokusu, nefes kokusu, vücut sıvılarının kokusu…
Doğru bir anamnez almak ve usulüne uygun bir muayene için 30-45 dakika gibi bir zaman gerekir.
Sağlık politikasının doktorlara
'ne kadar ekmek o kadar köfte',
''Ne ekersen onu Biçersin'
Dayatması ile hekimler primlerini, maaşlarını yükseltmek için günde yüzlerce kişiye hizmet vermek zorunda kalıyor. Bir defasında bir Çocuk Hastalıkları Uzmanının bir günde 220 çocuk muayene ettiğini duymuştum. Bu kadar hasta nasıl bir fayda gördü, bu doktorun sağlık durumu ne oldu diye aklım tavana vurmuştu.
Rahmetli Aşık Mahsuni Şerif
"Bugünüm Harap Oldu
Dünden İyi Midir ki
Doktor hasta Ben Hasta
Benden İyi Midir Ki"
Diye ne güzel ifade etmiş.
Bu eziyet, bu zulüm yetmez miş gibi, sisteme ses çıkaratamayan halkımın magandaları SAĞLIK PERSONELİNE ŞİDDETE baş vurma kolaylığını seçiyor. Sistem de suçu üzerinden atmak için Sağlık personelini günah keçisi ilan edip magandaları daha da cesaretlendiriyor.
Bu millet çok garip bir millet. Hakkını, kamu malını çalan hırsızların mal varlığı arttıkça kendi malı artıyormuş gibi
"Allah yürü ya kulum dedi,7 sülalesine yetecek kadar mal mülk edindi, sırtı yere gelmez"
Der orgazm coşkusu yaşar.
Bir seri katili anlatırken onu lanetleyeceğine
"Ardında 8 leşi var"
Der de öldürülenlere hakaret eder, katil ile övünür.
Şimdi de Sağlık Magandalarının yaptıklarını sahipleniyorlar. Anlatacak çok şey var.
İzzet Altınmeşe nin sözleri ile
"Dert bir değil elvan elvan
Takatsiz kalmışım yayan
Bir derdime bin dert koyan
O yar beni pareleyen"
Deyip şimdilik kısa keseyim.
-Burada anlatacağım konularda haklı olarak biraz övünme payım olabilir...Beni bağışlayın...Ben tüm meslek hayatımda anamnez alma ve fizik muayene yapmaya çok özen gösterdim. Laboratuvar raporları benim tanımla uyumluysa kabul ettim, yoksa yeni tetkikler istedim.
-Vaka-1
17 yıl serbest hekim olarak çalıştığım Ayancık'tan 1993 yılında Ankara'ya SSK Dışkapı hastanesi 3.Dehiliye servisine atandım.
Bana ailesinde doktor da bulunan bir bayan hasta getirildi.
Hasta birkaç ay önce trafik kazası geçirmiş. Bacakları zedelenmiş. Bir süre ortopedi servisinde yatmış. Sonra çekilen filmlerde kırık çıkık, çatlak görünmediği için ilaçları verilmiş taburcu edilmiş. Hasta sağ bacağındaki ağrı nedeniyle rahat yürüyemediği için tekrar tekrar muayene olmuş, tekrar filmler çekilmiş, gene kırık çıkık yok diye ilaç verip göndermişler. Anamnezinden sonra hastayı muayene masasına sırt üstüne yatırdım, her iki bacağını mukayese etmek için açtırdım, çok bir fark yoktu. Yüz üstü yatırdım gene gözlemde bir fark yoktu. Ağrıyan bacağın ağrıyan kısmını Palpasyon denilen elle muayene esnasında sağ diz altı ve kalça arasında bir fluktasyon (içinde sıvı bulunan bir boşluğun, deri üzerinden elle muayenesinde hissedilen dalga hareketi; dalgalanma) hissettim. Hemen muayene masası yanındaki Ultrasonografi cihazı (1987'den beri USG kullanmıştım) ile baktım, sıvı dolu kocaman bir boşluk vardı. Kalın bir uç takıp 50 ml lik bir enjektörle dalıp pistonu çektiğimde kanlı, yağlı bir sıvı çıktı. Enjektöre çektiğim sıvıyı küvete boşaltıp, tekrar çekip, boşaltarak Sanırım 1 litreden fazla bir kanlı sıvı boşalttım. Kaza sırasında kas ve dokular arsına hapsolmuş kanlı mayii tamamen boşalttım.15 dakika gibi kısa bir süreçte tanı ve tedavisi yapılan hasta kalktı, dua ederek gitti. Tanıdık para almak olmaz dualarını kabul ettim. Daha sonraları hiçbir problem çıkmadan yaşamına devam etti ve ediyor
-Vaka-2
3 yıl kadar önce benim ANKARA da ağır bir grip geçirdiğim dönemde bir yakınım olan Ahmet sol kolunda ve sırtta kürek kemiği kısmında ağrı kesici ilaçlar kullanmasına rağmen iki günden beri devam eden şiddetli ağrı şikayeti ile Doktor olan eşinin güvendiği Kardiyolog doktorların çalıştığı hastanelere gidiyorlar, EKG, tahliller falan derken Kalpte sorun var şüphesiyle Anjiyo yapılmasına karar veriliyor. Birkaç arkadaş doktora daha danışılıyor, anjiyo yapılması uygun görülüyor. Bir de Muayeneler sırasında Tansiyonu yüksek bulunuyor.
Grip bulaşmasın diye yanına gidemediğimden günde birkaç defa telefonla arıyordum. Ağrının şeklini, süresini, hangi koşullarda ortaya çıktığını sorup
"Ahmet bu ağrının kalp ağrısı ile bir ilgisi yok, bu zona Zoster ağrısına benziyor, birisi senin boynuna sırtına bir baksın, döküntü falan var mı araştırsın"
Ahmet in can acısından beni duyacağı yok öfke ile çıkışıyor
"Yok yavvv benim Tansiyonum çok yüksek, sen durumu bilmiyorsun! Kendi çektiğim ağrıyı ben bilirim"
Gibi sözler ediyordu...
Bu şekilde beş gün süren konuşmalarımız süresinde anjiyo yapıldı, önemli bir bulgu tespit edilmedi. İlaçlar verildi.
Yukarıdaki ikimiz arasındaki diyalog beş gün kadar sürdü. Hergün
"Ahmet biri boynuna sırtına bir baksın"
Diye ısrar etmeme rağmen sözüm para etmedi.
Bir sabah Ahmet telefon etti. Neşesi yerindeydi. Kıkır kıkır gülüyordu…
"Abi gözümüz aydın nur topu gibi bir zonamız oldu"
dedi. Zona sol elinin sırtına kadar inince kendi görmüştü...
Not
Bir köşede kalan paylaşmadığım bir anı daha