Dr.Hüseyin Aydıncak
Köşe Yazarı
Dr.Hüseyin Aydıncak
 

YAZIM BİRAZ UZUN AMA SIKILMAZSINIZ

"Bizim ülkenin Güneyinin de, Kuzeyinin de en kesin tedavisi jiletlemekmiş." -Bizim toplumumuz kulaktan dolma haberlere, hurafelere çok rağbet eder. Yaşamını mahalle tevatürlerine göre düzenler. "Kız senin oğlan da Vallah Billah nazar var Fadik karıya götür de bir tuz çevirttir, baksana oğlan mum gibi eridi" "Senin kızın yaşı geçti, kısmeti çıkmadı, Ahmet hocaya bir okutup üflet, üç zamana kalmaz kısmeti açılır çoluk çocuğa karışır" "Senin gelin gişisi gurbete gideli huzursuz, sağa sola dillik vermiyor, ona bir ferahlık muskası yazdırsan o da biz mahalleli de rahat ederiz" "Anam bu senin torunun korkmuş, buna gönlü olur da verirse Ümmühan bibinin idrarından biraz içirin bir şeyi kalmaz" "Senin Hasan halen iş bulamadı, kısmetini açtırmak lazım. Bir köcekli kutuya bir kutu lokum koy, Köceği kilitle, kilit üstünde kalsın Cuma namazında caminin önüne git namazdan sonra camiden ilk çıkana köceği açtır lokumu ver, oğlunun kısmeti kısa vakitte açılır." "Senin torun 4 yaşına geldi halen yürümüyor, onu Hötüm dede yatırına götür, ayaklarını tavandaki deliğe tık, kısa zamanda yürür." "Ula Vahap senin o dodakların morarmış, pis kan toplanmış ona bir sülük vursan pis kanı emer" "Baba sen akşamdan beri diş ağrısı çekiyorsun, gel berber Hüseyin'e gidip dişini çektirelim" "Alin'in oğlu top oynarken düşmüş, kolu ağrıyor, Sınıkçı Hüsnü ye götürsünler. Çok kırık çıkık tedavi etti" "Bu çocuğun ateşi düşmedi, Abdolar'ın Kadire götürün de jiletle kesip kanını akıtsın" Gibi bölge bölge değişen sayısız inançlar var. Hastalar hekime gelene kadar birçok yerden çare ararlar. En sonunda hekime gelirler. -1976 yılında ADIYAMAN da özel muayenehaneme 8 aylık bir çocuk getirildi. Çocuğun 40 derece ateşi vardı. Kulaklarına, boğazına baktım normal görünüyordu, solunum seslerinde hafif bir hırıltı vardı. Ama bu kadar ateşi ve çocuğun durumunu bu bulgular izah etmiyordu. Bezini çözdüm baktım belden alt taraf da normaldi. Sırtını dinlemek için çocuğu yüz üstü çevirip, giysilerini yukarı sıyırdığımda gördüğüm manzara karşısında beynimden vurulmuşa döndüm. Çocuğun sırtında 40 tane enfekte olmuş, serçe parmak kalınlığında jilet kesisi vardı. Sordum hastalığı kestirmişler jilet yerlerine de zaman zaman tükürmüşler. Öfkelendim, ama o bölge insanıyım, insanların yaşam tarzlarını biliyorum. Bu anne baba daha gençler, onları büyükleri yönlendirip, yönetiyor. Büyüklerinin sözünden çıkamazlar. Anne, Babayı tokatlamadım ama onlara ciğerim yettiğince bağırdım: "Ulan eşşek oğlu eşşekler, sizde hiç akıl yok mu, ulan siz ne zaman adam olacaksınız, yazıklar olsun size" diye sövdüm, saydım. Boyunlarını büküp ellerini önlerinde kavuşturup korku içinde duruyorlardı "Ulan sizi Jandarmaya vereceğim, bunu kesenin de sizlerin de gözlerini delikte ışılatacağım" falan dedim. Jandarma Lafını duyunca elime sarılıp öptüler, onları jandarmaya vermemem için yalvardı yakardılar. Yapacak bir şey yok, 'lanet olsun yüreğimdeki insan sevgisine' deyip doktor olarak yapacaklarımı anlattım: "Bakın ben bu çocuğa 10 günlük iğne tedavisi vereceğim, hergün yaralarını pansuman edeceğim, iyileşip ben izin verene kadar köye gitmeyeceksiniz. Lafımı dinlemezseniz ben gene sizi Jandarmaya teslim ederim" diye anlattım. Söz verdiler. Tedaviye devam ettik, yaralar iyileşti. Köylerine gitmelerine müsaade ettim. Elimi öptüler, minnet duygularını ifade etmek için dualar ederek gittiler. Hastalar Besni'nin bir köyünden gelmişlerdi. Bir gün muayenehaneme geldim sekreter "O geçen iğne yaptığımız hasta çocuğun babası bir sepet üzüm getirdi, bıraktı gitti" dedi. Baktım Azman bir sepet dolusu nefis BESNİ ÜZÜMÜ getirmişlerdi. Günlerce zevkle yedik… -1990 Yılında AYANCIK 'ta Yıllar sonra bu jiletleme hadisesini anı olarak yazıp bilgisayar çıktısını alıp masama koydum ki bir bey yanında bir delikanlı ile muayene odama girdi. İlk bakışta 20 li yaşlardaki delikanlı çok solgun görünüyordu. Dikkatli bakınca iki kaş arasında jilet kesilerini fark ettim. Buyur ettim oturttum. Sorun nedir diye sordum. Delikanlının 10 gün kadar önce düğünü yapılmış. Her şey güzelmiş. Ama gerdek gecesi o iş olmamış. Oğlana anzer balı, Trabzon tereyağı falan kuvvet versin diye her şeyi yedirip içirmişler. Ama o iş bir türlü olmamış. Oğlan günden güne sararıp solmuş, yemeden içmeden, uykudan kesilmiş. Görenler bu sarılık olmuş, bunu Hallo gilin Muharreme götürüp jiletle kestirin demişler. K estirmişler ama gene bir çare olmamış. Güldüm. Bu kadar tesadüf olurdu... "Ne gülüyorsun Doktor bey" dediler. Masamdaki JİLET başlıklı bilgisayar yazısını gösterdim…. "Bizim ülkenin Güneyinin de, Kuzeyinin de en keskin tedavisi jiletlemekmiş" dedim. Şaşırıp kaldılar Samsuna Psiikiyatrise gönderdim...
Ekleme Tarihi: 11 Kasım 2024 - Pazartesi
Dr.Hüseyin Aydıncak

YAZIM BİRAZ UZUN AMA SIKILMAZSINIZ

"Bizim ülkenin Güneyinin de, Kuzeyinin de en kesin tedavisi jiletlemekmiş."
-Bizim toplumumuz kulaktan dolma haberlere, hurafelere çok rağbet eder. Yaşamını mahalle tevatürlerine göre düzenler.
"Kız senin oğlan da Vallah Billah nazar var Fadik karıya götür de bir tuz çevirttir, baksana oğlan mum gibi eridi"
"Senin kızın yaşı geçti, kısmeti çıkmadı, Ahmet hocaya bir okutup üflet, üç zamana kalmaz kısmeti açılır çoluk çocuğa karışır"
"Senin gelin gişisi gurbete gideli huzursuz, sağa sola dillik vermiyor, ona bir ferahlık muskası yazdırsan o da biz mahalleli de rahat ederiz"
"Anam bu senin torunun korkmuş, buna gönlü olur da verirse Ümmühan bibinin idrarından biraz içirin bir şeyi kalmaz"
"Senin Hasan halen iş bulamadı, kısmetini açtırmak lazım. Bir köcekli kutuya bir kutu lokum koy, Köceği kilitle, kilit üstünde kalsın Cuma namazında caminin önüne git namazdan sonra camiden ilk çıkana köceği açtır lokumu ver, oğlunun kısmeti kısa vakitte açılır."
"Senin torun 4 yaşına geldi halen yürümüyor, onu Hötüm dede yatırına götür, ayaklarını tavandaki deliğe tık, kısa zamanda yürür."
"Ula Vahap senin o dodakların morarmış, pis kan toplanmış ona bir sülük vursan pis kanı emer"
"Baba sen akşamdan beri diş ağrısı çekiyorsun, gel berber Hüseyin'e gidip dişini çektirelim"
"Alin'in oğlu top oynarken düşmüş, kolu ağrıyor, Sınıkçı Hüsnü ye götürsünler. Çok kırık çıkık tedavi etti"
"Bu çocuğun ateşi düşmedi, Abdolar'ın Kadire götürün de jiletle kesip kanını akıtsın"
Gibi bölge bölge değişen sayısız inançlar var.
Hastalar hekime gelene kadar birçok yerden çare ararlar. En sonunda hekime gelirler.
-1976 yılında ADIYAMAN da özel muayenehaneme 8 aylık bir çocuk getirildi. Çocuğun 40 derece ateşi vardı. Kulaklarına, boğazına baktım normal görünüyordu, solunum seslerinde hafif bir hırıltı vardı. Ama bu kadar ateşi ve çocuğun durumunu bu bulgular izah etmiyordu. Bezini çözdüm baktım belden alt taraf da normaldi. Sırtını dinlemek için çocuğu yüz üstü çevirip, giysilerini yukarı sıyırdığımda gördüğüm manzara karşısında beynimden vurulmuşa döndüm. Çocuğun sırtında 40 tane enfekte olmuş, serçe parmak kalınlığında jilet kesisi vardı. Sordum hastalığı kestirmişler jilet yerlerine de zaman zaman tükürmüşler. Öfkelendim, ama o bölge insanıyım, insanların yaşam tarzlarını biliyorum. Bu anne baba daha gençler, onları büyükleri yönlendirip, yönetiyor. Büyüklerinin sözünden çıkamazlar. Anne, Babayı tokatlamadım ama onlara ciğerim yettiğince bağırdım:
"Ulan eşşek oğlu eşşekler, sizde hiç akıl yok mu, ulan siz ne zaman adam olacaksınız, yazıklar olsun size" diye sövdüm, saydım.
Boyunlarını büküp ellerini önlerinde kavuşturup korku içinde duruyorlardı
"Ulan sizi Jandarmaya vereceğim, bunu kesenin de sizlerin de gözlerini delikte ışılatacağım" falan dedim.
Jandarma Lafını duyunca elime sarılıp öptüler, onları jandarmaya vermemem için yalvardı yakardılar.
Yapacak bir şey yok, 'lanet olsun yüreğimdeki insan sevgisine' deyip doktor olarak yapacaklarımı anlattım:
"Bakın ben bu çocuğa 10 günlük iğne tedavisi vereceğim, hergün yaralarını pansuman edeceğim, iyileşip ben izin verene kadar köye gitmeyeceksiniz. Lafımı dinlemezseniz ben gene sizi Jandarmaya teslim ederim" diye anlattım.
Söz verdiler. Tedaviye devam ettik, yaralar iyileşti. Köylerine gitmelerine müsaade ettim. Elimi öptüler, minnet duygularını ifade etmek için dualar ederek gittiler.
Hastalar Besni'nin bir köyünden gelmişlerdi.
Bir gün muayenehaneme geldim sekreter
"O geçen iğne yaptığımız hasta çocuğun babası bir sepet üzüm getirdi, bıraktı gitti" dedi.
Baktım Azman bir sepet dolusu nefis BESNİ ÜZÜMÜ getirmişlerdi. Günlerce zevkle yedik…
-1990 Yılında AYANCIK 'ta Yıllar sonra bu jiletleme hadisesini anı olarak yazıp bilgisayar çıktısını alıp masama koydum ki bir bey yanında bir delikanlı ile muayene odama girdi. İlk bakışta 20 li yaşlardaki delikanlı çok solgun görünüyordu.
Dikkatli bakınca iki kaş arasında jilet kesilerini fark ettim. Buyur ettim oturttum. Sorun nedir diye sordum. Delikanlının 10 gün kadar önce düğünü yapılmış. Her şey güzelmiş. Ama gerdek gecesi o iş olmamış. Oğlana anzer balı, Trabzon tereyağı falan kuvvet versin diye her şeyi yedirip içirmişler. Ama o iş bir türlü olmamış. Oğlan günden güne sararıp solmuş, yemeden içmeden, uykudan kesilmiş. Görenler bu sarılık olmuş, bunu Hallo gilin Muharreme götürüp jiletle kestirin demişler. K estirmişler ama gene bir çare olmamış.
Güldüm. Bu kadar tesadüf olurdu...
"Ne gülüyorsun Doktor bey" dediler.
Masamdaki JİLET başlıklı bilgisayar yazısını gösterdim….
"Bizim ülkenin Güneyinin de, Kuzeyinin de en keskin tedavisi jiletlemekmiş" dedim. Şaşırıp kaldılar
Samsuna Psiikiyatrise gönderdim...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.