Dr.Hüseyin Aydıncak
Köşe Yazarı
Dr.Hüseyin Aydıncak
 

AKRABALAR İLE İLETİŞİMİ KESMEMEK GEREK

Ahmet Korkmaz ile Ayancık'a 80 li yıllarda tayin olduğunda tanıştık. Bir bankaya müdür olarak atanmıştı. Dairesine hoş geldin demek için gitmiş ve tanışmıştık. İlk görüşte cana yakınlığına, sempatikliğine kanım kaynamış, kalbime girmişti. Sözleştik mesaiden sonra Kuğu Yalısı koyuna plaja gittik. Giderken yanımıza balık, rakı ve salatalık malzeme de almıştım. Denize girip biraz yüzüp çıktık. Misafirime deniz kenarında taşlardan ocak yapıp dalgaların sahile attığı çalı çırpılardan toplayarak ateş yakıp ellerimle ızgara balık pişirip hava basacaktım. Baktım misafirim havamı bozmamaya özen göstererek hemen çalı çırpı topladı, birkaç taşı yan yana koyup ocak yaptı ateşi yaktı. Palamutları da mis gibi kızarttı. Bir taraftan da salata yapmaktaki maharetini konuşturdu. Süngüm düştü… Ama güzel becerikli her şeye eli yatkın bir dost edindiğim için çok mutlu oldum. Başka arkadaşlar lokantada yemek yer gibi benim hazırlayıp önlerine getirmemi beklerlerdi. Ahmet evini bir süre sonra getirdi. Evi gelmeden bir akşam eve yemeğe davet ettim. Lüfer balığı almıştım. Eşim evde yoktu. Ahmet'le eve geldik, Ahmet balıkları güzelce hazırladı. Doğrayıp yıkadı, aralarına elma dilimleri de dizerek fırına koydu ve güzel bir salata da hazırladı. Mutfağı sildi süpürdü, ter temiz yaptı. Zemin kattaki evimizin balkonunda,10 m ötedeki deniz dalgalarının oynaşmasını izleyerek ufak ufak demlenirken eşim Özcan Aydıncak hanım da misafirlikten döndü, bizi balkonda oturur görünce erken gelip yemek hazırlamadığı için çok mahcup oldu, özürler dileyerek eve girdi, fırını açıp da mis gibi balıkları görünce mahcup mahcup defalarca teşekkürler etti. Ben beni o aradı, bu aramadı diye hesaplaşmalara düşmem, onur gurur meselesi yapmam. Dostlarımı akrabalarımı aklıma geldiği anda ararım, seslerini duyar sağlık haberlerini alınca mutlu olurum. 30 yıl kadar önce tayin nedeniyle Ayancık'tan ayrılan Ahmet'in de telefonunu zaman zaman yokladım. Bir cevap alamadım. 4 yıl önce tekrar birkaç defa aradım. Telefonu uzun uzun çaldırdım. Cevap alamadım. Sonunda belki numaram kayıtlı değil, tanımadığı için cevap vermiyor yahut ta telefonu başka birine mi devretti acaba diye düşünerek "Ben Dr-Hüseyin Aydıncak Bu telefon bende Ahmet Korkmaz adına kayıtlı, arıyorum cevap alamıyorum. Ahmet sensen lütfen beni ara" diye SMS yolladım. Birkaç saat sonra telefon çaldı, arayan Ahmet'in numarasıydı, Heyecanla açtım, ses Ahmet'in sesi değildi. Arayan eşiydi. "Ahmet DEMANSa girdi, telefonlara falan bakamıyor, cevap veremiyor" dedi. Can evimden vurdu. Benim hassas yürekli dostumun yüreği beyni, Bolu depreminde kızını kaybetmenin acısına dayanamamıştı.. Kızının yüreğindeki anılarıyla kalıp, dünyayı düşüncelerinde, beyninde silmişti. Eşi telefonu Ahmet'e götürdü, yüreğimin sızısı, gözümün yaşı elverdiğince ona eskiyi hatırlatmaya çabaladım, "LÜLÜK HAKİMİ " bile hatırlamadı. Buruk bir şekilde konuşmayı sonlandırdık. Bilmem beni hatırlayabildi mi acaba? Dr-Hüseyin Aydıncak NOT -DEMANS Hafızayı, düşünmeyi ve sosyal becerileri etkileyen bir grup semptomu tanımlar -LÜLÜK: Çocuğun erkeklik organı (Lülüğün birçok manası var ama bizim buradaki manası bu) -LÜLÜK HAKİM Okey oynadığımız karedeki doğulu hakim arkadaşımız Okey gelince "Ahan lülük de geldi" dediği için onun lakabı aramızda lülük hakim olarak anılırdı. Ahmet de bu sözcüğ-ü büyük bir zevkle söyler kahkahalar atardı. Ama bu sözcükler belleğinde çoktan silinmişti
Ekleme Tarihi: 28 Eylül 2024 - Cumartesi
Dr.Hüseyin Aydıncak

AKRABALAR İLE İLETİŞİMİ KESMEMEK GEREK

Ahmet Korkmaz ile Ayancık'a 80 li yıllarda tayin olduğunda tanıştık. Bir bankaya müdür olarak atanmıştı. Dairesine hoş geldin demek için gitmiş ve tanışmıştık. İlk görüşte cana yakınlığına, sempatikliğine kanım kaynamış, kalbime girmişti. Sözleştik mesaiden sonra Kuğu Yalısı koyuna plaja gittik. Giderken yanımıza balık, rakı ve salatalık malzeme de almıştım. Denize girip biraz yüzüp çıktık. Misafirime deniz kenarında taşlardan ocak yapıp dalgaların sahile attığı çalı çırpılardan toplayarak ateş yakıp ellerimle ızgara balık pişirip hava basacaktım.
Baktım misafirim havamı bozmamaya özen göstererek hemen çalı çırpı topladı, birkaç taşı yan yana koyup ocak yaptı ateşi yaktı. Palamutları da mis gibi kızarttı. Bir taraftan da salata yapmaktaki maharetini konuşturdu. Süngüm düştü…
Ama güzel becerikli her şeye eli yatkın bir dost edindiğim için çok mutlu oldum. Başka arkadaşlar lokantada yemek yer gibi benim hazırlayıp önlerine getirmemi beklerlerdi.
Ahmet evini bir süre sonra getirdi. Evi gelmeden bir akşam eve yemeğe davet ettim. Lüfer balığı almıştım. Eşim evde yoktu. Ahmet'le eve geldik, Ahmet balıkları güzelce hazırladı. Doğrayıp yıkadı, aralarına elma dilimleri de dizerek fırına koydu ve güzel bir salata da hazırladı. Mutfağı sildi süpürdü, ter temiz yaptı. Zemin kattaki evimizin balkonunda,10 m ötedeki deniz dalgalarının oynaşmasını izleyerek ufak ufak demlenirken eşim Özcan Aydıncak hanım da misafirlikten döndü, bizi balkonda oturur görünce erken gelip yemek hazırlamadığı için çok mahcup oldu, özürler dileyerek eve girdi, fırını açıp da mis gibi balıkları görünce mahcup mahcup defalarca teşekkürler etti.
Ben beni o aradı, bu aramadı diye hesaplaşmalara düşmem, onur gurur meselesi yapmam. Dostlarımı akrabalarımı aklıma geldiği anda ararım, seslerini duyar sağlık haberlerini alınca mutlu olurum.
30 yıl kadar önce tayin nedeniyle Ayancık'tan ayrılan Ahmet'in de telefonunu zaman zaman yokladım. Bir cevap alamadım.
4 yıl önce tekrar birkaç defa aradım. Telefonu uzun uzun çaldırdım. Cevap alamadım. Sonunda belki numaram kayıtlı değil, tanımadığı için cevap vermiyor yahut ta telefonu başka birine mi devretti acaba diye düşünerek
"Ben Dr-Hüseyin Aydıncak Bu telefon bende Ahmet Korkmaz adına kayıtlı, arıyorum cevap alamıyorum. Ahmet sensen lütfen beni ara" diye SMS yolladım.
Birkaç saat sonra telefon çaldı, arayan Ahmet'in numarasıydı, Heyecanla açtım, ses Ahmet'in sesi değildi. Arayan eşiydi.
"Ahmet DEMANSa girdi, telefonlara falan bakamıyor, cevap veremiyor" dedi.
Can evimden vurdu.
Benim hassas yürekli dostumun yüreği beyni, Bolu depreminde kızını kaybetmenin acısına dayanamamıştı.. Kızının yüreğindeki anılarıyla kalıp, dünyayı düşüncelerinde, beyninde silmişti.
Eşi telefonu Ahmet'e götürdü, yüreğimin sızısı, gözümün yaşı elverdiğince ona eskiyi hatırlatmaya çabaladım,
"LÜLÜK HAKİMİ " bile hatırlamadı.
Buruk bir şekilde konuşmayı sonlandırdık.
Bilmem beni hatırlayabildi mi acaba?
NOT
-DEMANS
Hafızayı, düşünmeyi ve sosyal becerileri etkileyen bir grup semptomu tanımlar
-LÜLÜK: Çocuğun erkeklik organı
(Lülüğün birçok manası var ama bizim buradaki manası bu)
-LÜLÜK HAKİM
Okey oynadığımız karedeki doğulu hakim arkadaşımız Okey gelince "Ahan lülük de geldi"
dediği için onun lakabı aramızda lülük hakim olarak anılırdı. Ahmet de bu sözcüğ-ü büyük bir zevkle söyler kahkahalar atardı. Ama bu sözcükler belleğinde çoktan silinmişti
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.