Dr.Hüseyin Aydıncak
Köşe Yazarı
Dr.Hüseyin Aydıncak
 

GÜZELLİKLER EKİN BİRGÜN HASAT EDERSİNİZ…

YAŞLILARINIZI, DÜŞKÜNLERİNİZİ TERK ETMEYİN, YALNIZ BIRAKMAYIN, BU GÜZELLİK, BU GENÇLİK, BU SAĞLIK SİZE DE KALMAZ. NE EKERSENİZ ONU BİÇERSİNİZ. BOL BOL SEVGİ EKİN, ŞEFKAT EKİN, MERHAMET EKİN, GÜZELLİKLER EKİN, BİRGÜN HASAT EDERSİNİZ… En büyük Aşkım Ayancık-Sinop Allah vergisi doğal güzelliklere sahip eşsiz bir yaşam merkeziydi. Ayancıklılar da hoşgörülü, genel kültürü yüksek, insani değerleri mükemmel, yürekleri sevgi dolu sevilesi insanlardı. Sevdim, ben çoook sevdim...Sevildiğimi de hissettiriyorlardı, Ayrılalı 31 yıl oldu halen bunu hissettiriyorlar. Ben her fırsatta büyük-küçük, fakir-zengin, şehirli-köylü, memur-hamal demeden onlarla birlikte olmanın mutluluğunu yaşardım. Çocuklarla Deniz kenarında, taşlardan kurdukları ocak üstüne koydukları paslı teneke üzerinde pişirdikleri, kumlu midyeyi paylaşmak çok hoşuma giderdi. Fakirle ayran eşliğinde paylaştığım soğan ekmek, zenginle viski eşliğinde paylaştığım kuzu dolmasından daha tatlı,daha zevkli gelirdi. Şehirli ile turistik lokantada garsonların servis ettiği en lüks en zengin masaya, balıkçı Doğan'ın balık arabası üzerine yayılan gazete kağıtları üstüne dilimlenen domatesleri elle yiyip çay bardağından yüreği sevgi dolu insanlarla rakı içmeyi tercih ederdim. Evlatlarının, kardeşlerinin birlikte görünmekten utandıkları düşkün insanları turistik lokantaya götürüp istediklerini yiyip içmelerini, illa da yüzlerindeki sevinci, mutluluğu izlemek, şerefe kadeh çınlatmak çok güzel , çok özel bir mutluluğumdu... İflas edip baba evine sığınmak zorunda kalan eski fabrikatör Ahmet bey turistik kraathaneye gelip bir masada tek başına otururdu. Arkadaşım olan Bürokrat kardeşi daire amirleri, hukukçular ile okey oynadığı masadan kaşını kaldırıp da abisi ile selamlaşmaz bir çay bir kahve ikram etmezdi. Bu durum bana kordu... Ben arkadaşım adına üzülür gider onun masasına oturur sohbet eder çay kahve içerdik. Onunla masaya otururken köşkerin oğlu Dokor Hüseyindim, masadan kalktığımda da köşkerin oğlu Doktor Hüseyindim. Hiç bir kaybım yoktu. Kimse bana bir ödül vermedi, madalya falan da takan olmadı. Ama bir insan olarak çoook kazancım vardı. İnsani bir dokunuştan mutlu olan, kendisine kıymet verildiğinin mutluluğunu hisseden insanın minnet duyguları ile bakışlarının ısıttığı yüreğimin sıcaklığı,huzuru vardı… Ahmet beyin bir de kardeşi Recep vardı. Yaşlı Annesi-Babası ve Ahmet bey Receple birlikte yaşıyorlardı, Recep ve Eşi Keziban son derece insani duygulara ve şefkatli yüreğe sahiptiler. Ellerinden geldiğince bu 3 desteğe muhtaç insana hizmet veriyorlardı. Anne üst katta Receplerle yaşıyordu. Ahmet bey ve Baba alt katta ayrı ayrı odalarda kalıyorlardı. Fiziki şartlar ve Hijyenik nedenlerle Ahmetin ayak tırnakları mantar olmuştu. Gerekli tedavisi ve kontrolleri için zaman zaman uğrardım. Kendim gittiğim için devlet kadrosunda değilim, özel muayenehanemde kazandığımla yaşamımı devam ettiriyordum. Evde muayene ücreti falan icat etmedim, para alsam çağırılmayacağım hastanın tedavisi aksayacaktı. Dışarı ile ilişkileri kesilmiş, oda hapsi yaşayan bu insanların durumu yüreğime dokundu, Onları birkaç saatlik de olsa bu odalardan çıkartıp sosyal bir ortama götürmeye karar verdim. Onları bir akşam Ayancık’ın denize nazır en güzel lokantalarından birine götürdüm. Masayı donattırdım. Baba Gazlı içeceklerden içti, Ahmet bey rakıyı özlemişti beraber rakı içmeye başladık, alkol alımıyla birlikte muhabbet konuları da birbirini takip etti. Ahmet bey konuştukca  rahatladı, arada bir hadi şerefe diye kadehleri çınlatarak bir 70 lik rakıyı of ettik, “Ölek ölek, ölek barabar” derken çeşitli dualarla minnet duygularını ifade etmeye çalıştı. Onların mutluluğu beni de çok mutlu etti, -Tıp Fakültesini bitirip Malatya'ya tayin oldum. Göreve giderken rahmetli babamın elini öptüm " Baba bana bir emrin var mı" diye sordum. "OĞLUM FAKİRLERE, YAŞLILARA, ÇOCUKLARA YARDIM ET. ONLARA İYİ DAVRAN, ONLAR DERTLERİNİ ANLATAMAZ, SEN ONLARI ANLAMAYA ÇALIŞ" diye öğüt verdi. Babamın öğüdünü yerine getirdiğim için ayrıca içim içime sığmıyordu. Meslek hayatımda bu cümle hiç hatırımda çıkmadı. Rehberim oldu... Herkese yardımcı olmaya dertlerini anlamaya çalıştım.
Ekleme Tarihi: 11 Temmuz 2024 - Perşembe
Dr.Hüseyin Aydıncak

GÜZELLİKLER EKİN BİRGÜN HASAT EDERSİNİZ…

YAŞLILARINIZI, DÜŞKÜNLERİNİZİ TERK ETMEYİN, YALNIZ BIRAKMAYIN,
BU GÜZELLİK, BU GENÇLİK, BU SAĞLIK SİZE DE KALMAZ.
NE EKERSENİZ ONU BİÇERSİNİZ.
BOL BOL SEVGİ EKİN, ŞEFKAT EKİN, MERHAMET EKİN, GÜZELLİKLER EKİN,
BİRGÜN HASAT EDERSİNİZ…
En büyük Aşkım Ayancık-Sinop Allah vergisi doğal güzelliklere sahip eşsiz bir yaşam merkeziydi. Ayancıklılar da hoşgörülü, genel kültürü yüksek, insani değerleri mükemmel, yürekleri sevgi dolu sevilesi insanlardı. Sevdim, ben çoook sevdim...Sevildiğimi de hissettiriyorlardı, Ayrılalı 31 yıl oldu halen bunu hissettiriyorlar.❤️
Ben her fırsatta büyük-küçük, fakir-zengin, şehirli-köylü, memur-hamal demeden onlarla birlikte olmanın mutluluğunu yaşardım.
Çocuklarla Deniz kenarında, taşlardan kurdukları ocak üstüne koydukları paslı teneke üzerinde pişirdikleri, kumlu midyeyi paylaşmak çok hoşuma giderdi.
Fakirle ayran eşliğinde paylaştığım soğan ekmek, zenginle viski eşliğinde paylaştığım kuzu dolmasından daha tatlı,daha zevkli gelirdi.
Şehirli ile turistik lokantada garsonların servis ettiği en lüks en zengin masaya, balıkçı Doğan'ın balık arabası üzerine yayılan gazete kağıtları üstüne dilimlenen domatesleri elle yiyip çay bardağından yüreği sevgi dolu insanlarla rakı içmeyi tercih ederdim.
Evlatlarının, kardeşlerinin birlikte görünmekten utandıkları düşkün insanları turistik lokantaya götürüp istediklerini yiyip içmelerini, illa da yüzlerindeki sevinci, mutluluğu izlemek, şerefe kadeh çınlatmak çok güzel , çok özel bir mutluluğumdu...
İflas edip baba evine sığınmak zorunda kalan eski fabrikatör Ahmet bey turistik kraathaneye gelip bir masada tek başına otururdu. Arkadaşım olan Bürokrat kardeşi daire amirleri, hukukçular ile okey oynadığı masadan kaşını kaldırıp da abisi ile selamlaşmaz bir çay bir kahve ikram etmezdi. Bu durum bana kordu... Ben arkadaşım adına üzülür gider onun masasına oturur sohbet eder çay kahve içerdik. Onunla masaya otururken köşkerin oğlu Dokor Hüseyindim, masadan kalktığımda da köşkerin oğlu Doktor Hüseyindim. Hiç bir kaybım yoktu. Kimse bana bir ödül vermedi, madalya falan da takan olmadı. Ama bir insan olarak çoook kazancım vardı. İnsani bir dokunuştan mutlu olan, kendisine kıymet verildiğinin mutluluğunu hisseden insanın minnet duyguları ile bakışlarının ısıttığı yüreğimin sıcaklığı,huzuru vardı…
Ahmet beyin bir de kardeşi Recep vardı. Yaşlı Annesi-Babası ve Ahmet bey Receple birlikte yaşıyorlardı, Recep ve Eşi Keziban son derece insani duygulara ve şefkatli yüreğe sahiptiler. Ellerinden geldiğince bu 3 desteğe muhtaç insana hizmet veriyorlardı. Anne üst katta Receplerle yaşıyordu. Ahmet bey ve Baba alt katta ayrı ayrı odalarda kalıyorlardı. Fiziki şartlar ve Hijyenik nedenlerle Ahmetin ayak tırnakları mantar olmuştu. Gerekli tedavisi ve kontrolleri için zaman zaman uğrardım. Kendim gittiğim için devlet kadrosunda değilim, özel muayenehanemde kazandığımla yaşamımı devam ettiriyordum. Evde muayene ücreti falan icat etmedim, para alsam çağırılmayacağım hastanın tedavisi aksayacaktı.
Dışarı ile ilişkileri kesilmiş, oda hapsi yaşayan bu insanların durumu yüreğime dokundu, Onları birkaç saatlik de olsa bu odalardan çıkartıp sosyal bir ortama götürmeye karar verdim. Onları bir akşam Ayancık’ın denize nazır en güzel lokantalarından birine götürdüm. Masayı donattırdım. Baba Gazlı içeceklerden içti, Ahmet bey rakıyı özlemişti beraber rakı içmeye başladık, alkol alımıyla birlikte muhabbet konuları da birbirini takip etti. Ahmet bey konuştukca  rahatladı, arada bir hadi şerefe diye kadehleri çınlatarak bir 70 lik rakıyı of ettik,
“Ölek ölek, ölek barabar” derken çeşitli dualarla minnet duygularını ifade etmeye çalıştı.
Onların mutluluğu beni de çok mutlu etti,
-Tıp Fakültesini bitirip Malatya'ya tayin oldum. Göreve giderken rahmetli babamın elini öptüm
" Baba bana bir emrin var mı" diye sordum.
"OĞLUM FAKİRLERE, YAŞLILARA, ÇOCUKLARA YARDIM ET.
ONLARA İYİ DAVRAN, ONLAR DERTLERİNİ ANLATAMAZ,
SEN ONLARI ANLAMAYA ÇALIŞ" diye öğüt verdi.
Babamın öğüdünü yerine getirdiğim için ayrıca içim içime sığmıyordu.
Meslek hayatımda bu cümle hiç hatırımda çıkmadı. Rehberim oldu...
Herkese yardımcı olmaya dertlerini anlamaya çalıştım.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.