BIRAK, DÖKEN TOPLASIN…
Çağ olmuş menfaat çağı,
Ne dost kalmış, ne kan bağı,
Her yerde, örümcek ağı,
İşgal etmiş solu, sağı…
Güçlüler, deliyor ağı,
Gerisi, güçsüz yatağı…
Aklında, sineğin yağı,
Doymaz ki, yese de dağı…
Biraz abartıyor muyum?
Ne dersiniz?
Çevrenizdekileri nasıl görüyorsunuz?
Menfaati varken etrafınızda dolaşanlar, menfaati bitince muhabbeti kesip, ihanete başlamıyor mu?
Mevlâna’ nın yedi öğüdünü hatırlayalım:
~ Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
~ Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
~ Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
~ Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
~ Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
~ Hoşgörüde deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol…
Ne kadar güzel öğütler, ne kadar güzel hasletler…
Bu gün tam tersi, açık arayan, tuzak kuran, farklı görünüp, aslında göründüğünden çok farklı olan insanlar…
Nasıl geldik bu duruma?
“Ben siftah ettim, sen komşumdan al ki o da siftah etsin” diyen esnaflardan, ağına düşürdüğü müşteriyi, sonuna kadar sömürme hesabı yapan esnaflara ( Hâlâ tertemiz kalmayı başarmış, seçkin esnaflarımız hariç, zira onların başımızın üzerinde yerleri ver ve saygımız sonsuz) nasıl geldik?
Devletin âli çıkarlarını namusu gibi görüp, gecesini gündüzüne katarak, vatana hizmet için çırpınan, ter döken vatan evlatlarından, hangi meslek olursa olsun, şahsi menfaati için vatandaşına ve vatanına ihanet etmekten zerre kadar çekinmeyen ( Hâlâ tertemiz kalmayı başarmış, seçkin vatan evlatları hariç, zira onların başımızın üzerinde yerleri ver ve onlara saygımız sonsuz) soysuzlara, kanı bozuklara nasıl geldik?
Her yeni gün, büyük bir hızla, yeni yeni teknolojiler, yeni yeni icatlar insanlığın hizmetine sunuluyor, büyük bir gururla.
Alevlerin içerisinde dolaşıp, ateşten ve sıcaktan zerre kadar etkilenmeyen itfaiyecilerin giydiği yanmaz kıyafetler.
Çelitli suikast ve saldırılarda içindekileri koruyan kurşun geçirmez yelekler, arabalar…
Üzerine hortumla suyu sıksan zerre kadar ıslanmayan su geçirmez kumaşlar.
Üzerine sürülen bir tür kimyasal sayesinde, kir toz tutmayan araç kaportaları…
Ne kadar hata, kusur, günah işlese de zerre- i miskal üzerine toz kondurmayan, yüzü kızarmayan siyasetçiler, çeşitli meslek mensupları, komşular, arkadaşlar, aile fertleri…
Ve bunları düzeltmek için hiç gayret etmeyen, sanki kendisi ile hiç ilgisi yokmuş gibi davranan ve kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi gören/ gösteren insanlar…
Geldiğimiz noktada hakim anlayış;
“ Sebebi olmadığın sorunların,
muhatabı da olma.
Bırak döken toplasın…”
Ne kadar güzel bir savunma yöntemi; hiç üzerine yaklaştırmadan başkalarına püskürt…
Söz gideceği yeri bilir,
Kalın sağlıcakla…
Celal TÜRKER
11.08.2024