Bak akıp gidiyor zaman,
Farkına bile varmadan,
Elini mi tutan benim,
Yoksa eli mi tutulan?
Ne çabuk geçtiniz yıllar?
Zihnimizde hatıralar,
Her bir adım çok değerli,
Bilmem daha kaç adım var?
Daha dün küçücük bir evlat olarak gözümüzü açtık, Babamızın gölgesinde,
Yapışmıştık ellerine sıkı sıkı,
"Sakın bırakma beni Koca Çınar,
Sana ihtiyacım var "
diye yalvarırcasına...
Nasıl oldu? Ne çabuk geçti? Anlayamadık!
Birden kendi çocuğumuzun elini tutarken bulduk kendimizi, hayatın tam ortasında...
Sımsıkı tutuyorduk ellerini,
" Sakın bırakma beni Koca Çınar,
Sana ihtiyacım var "
dediklerini duyarcasına...
Şimdi de torunum yapıştı
babasının ellerine sımsıkı.
O da Koca Çınar'a dayamak istiyor sırtını.
Gölgesinde, güvende hissetmek istiyor kendisini...
Anlaşılan o ki;
Ne çabuk geçiyor yıllar, farkına bile varmadan.
Daha kaç adımımızın olduğunu bilmeden, iki kapılı bir handa yürüyoruz, uzun ince bir yolda, Aşık Veysel' in dediği gibi...
Yürürken bir önce evlat rolünde, sonra baba, bir de bakıyoruz dede rolündeyiz.
Taa ki, sahnedeki rolümüz bitinceye kadar.
Rolümüz her ne olursa olsun, tuttuğumuz elin kıymetini bilmek, sımsıkı sarılmak, tadını çıkarmak o anın, esas olan.
Hadi in sahneden dediklerinde, sımsıkı sarıldığın o eli bir daha tutmak mümkün değil çünkü...
Bugün babalar günü. Bu vesile ile rahmetli babam REMZİ BABA' yı, büyük bir özlemle anarken, bana babalık duygusunu yaşatan dünyanın en değerli varlıkları, yavrularıma ve tabi ki tarifi mümkün olmayan bir sevginin muhatabı, dünyalar tatlısı torunum Deniz Eren' e de kalbimin en derin yerinden kucaklar dolusu sevgilerimi gönderiyorum.
Tüm babaların Babalar Gününü kutluyor, ebediyete intikal etmiş bütün babalara
Allah'tan rahmet , hayatta olanlara evlatları ile birlikte sağlıklı, huzurlu, mutlu bir ömür diliyorum...