Saklambaç oynardık küçükken, kapatıp gözlerimizi.
Saklanmasını beklerdik, oyun oynadığımız kimsenin. Sonra da gözlerimizi açar, saklandıkları yerde bulmaya çalışırdık onları.
Sonra biz saklardık kendimizi, iyice gizlerdik, bulamasınlar diye.
Bulan kazanır, bulamayan kaybederdi oyunu...
Büyüyünce öğrendik ki; saklambaç oyunu devam ediyor, sürekli olarak.
İnsanlar saklıyorlar sürekli bir şeyleri; planlarını, yalanlarını, tuzaklarını, mallarını, kişiliklerini, duygularını, niyetlerini, karakterlerini...
Onlar saklıyor, biz bulmaya çalışıyoruz. Biz saklıyoruz,onlar bulmaya çalışıyor. Bulabilen kazanıyor, karşısındakini daha iyi tanımış oluyor, bulamayan da kaybediyor.
Dürüst sandığımız birinin sakladığı sahtekarlığını, doğru söylediğini sandığımız birinin sakladığı yalanını, sevdiğini, dostumuz olduğunu sandığımız birinin, bize karşı beslediği, sakladığı kötü niyetini bulduğumuzda ona karşı artık eskisi gibi olmamızın, saf ve iyi niyet beslemenin mümkün olmadığını öğreniriz. Bir şeyleri belki kaybederiz ama kesinlikle tecrübe kazanırız.
Küçükken çok severek oynadığımız o oyunu büyüyünce de sürekli olarak oynayacağımızı nereden bilebilirdik ki?
Hem de herkesle; koca koca insanlarla. Arkadaşlarımızla, komşularımızla, akrabalarımızla, kardeşlerimizle, ana babamızla, çocuklarımızla, eşimizle, dostumuzla...
Anlayacağınız; "Hayat Saklambaç Oyunu"
Bilerek veya bilmeden sürekli oynadığımız...
Kalın sağlıcakla...