Celal TÜRKER
Köşe Yazarı
Celal TÜRKER
 

GÜNLER BAHANE, SEVMEK, SEVİLMEK ŞAHANE...

Sevgili; sevilen, yâr. Sevmek; birine gönül bağıyla bağlanmak, aşık olmak... Ne kadar ulvi bir duygu sevmek, gönül bağıyla bağlanmak, aşık olmak... İnsan, daha anasının karnındayken, gönül bağıyla bağlanır anasına, anası da evladına aşık olur daha karnında taşırken. Babası ise, hem evladına,  hem evladının anasına bağlanır gönül bağıyla.  Evladı da babasına. Evladının anası zaten gönül bağıyla bağlıdır,  evladının babasına, yavuklusuna...  Ne kadar saf ve masum, ne kadar ulvi bir duygu sevmek, gönül bağıyla bağlanmak, aşık olmak... Sadece insana özgü bir duygu mu sevmek?Hayvanlarda yok mu bu duygu? Olmaz mı, elbette var. Eşini, yavrusunu canı pahasına koruyan hayvanları belgesel programlarında ağlaya ağlaya izliyoruz,  günlük hayatımızda görüyor,  gözlemliyoruz.  Yaş kemale erince, daha farklı bakıyor insan olaylara. Bu kadar muhteşem,  bir o kadar da ulvi bir duygu olan sevgi ve aşk üzerine, her dilde, milyonlarca söz söylenmiş, şiirler,  kitaplar yazılmış,  aşk filmleri çekilmiştir.  Oysa bugün kapitalizm, sevgi ve aşk denen bu ulvi duyguyu, para ile alınıp satılabilen değersiz bir meta haline getirmiş,  farklı anlamlar yüklemiştir. Evlatlığı, sadece Anneler gününde veya Babalar gününde annesine, babasına  bir hediye alıp, sosyal medyada bir iki söz paylaşmaktan ibaret sayan, sevgili yâr olmayı sadece 14 şubat günü hediye alabileceği  veya kendisine hediye alabilecek bir "manita" yapmaktan ibaret sayan, herşeyi sadece bir gösteriden ibaret olan bir yaşam şeklimiz oluştu.  Hatta aldığı hediyenin değeri kadar sevgisinin değeri belirleniyor insanların.  Ne kadar pahalı hediyeler alırsa o kadar çok seviyor, seviliyor.   Yazık, günah!  Tabiata baktığınızda en doğal halini gördüğümüz sevmek, sevilmek, aşık olmak duyguları bu kadar değersizleştirilmemeli. Elbette ki sevenler birbirine sevgisini göstermeli, hediye vermeli ama bu hediyenin maddi veya pahalı bir hediye olması da gerekmiyor.  Gönlünü,  gönlündekini vermeli ve bununla da gurur duymalı.  En değerli duygumuz olan SEVMEK, AŞIK OLMAK  bu kadar yozlaşmamalı.  İnsanlar, insanlara yâr olmalı, yara değil, yoluna yoldaş , haline haldaş, derdine derttaş olmalı. En güzel duygularını  vermeli sevdiği insana. En güzel günlerini hediye etmeli şu kısacık dünyada.  Anasına, babasına,kardeşine, eşine,  evladına,  dostuna, arkadaşına yâr olmalı.   Dünya fani, ölüm ani. Ölümün ne zaman geleceği belli olmayan bu dünyada, sevmeli insan doyasıya.  Sevmeyi ve sevilmeyi bilmeli, tadına varmalı. Ziyan etmemeli bu güzel duyguyu, bu güzel günleri... Biribirini sevenlerin, sevgisini göstermeleri için bir güne ihtiyaç yoktur.  Her gün sevmeli insan sevdiğini.  Bu vesile ile maalesef bugün yanımda olmayan, beni dünyaya getiren, binbir çile  ve emekle büyüten ÇİLELİ ANAMIN, Son derece güçlük ve fedakârlıklarla bizleri büyüten okutan, iş ve aş sahibi edip, yuva kurmamıza gayret eden YİĞİT, MERT BABAMIN, Daha gencecik yaşta, hayatının baharında hayata veda eden KIYMETLİ ABİMİN Mekanlarında huzur içinde yatmaları temennisiyle, ruhlarına kalbimin en derin yerinden sevgimi gönderiyorum.   Yine bana dünyanın en değerli varlığı olan evlatlarımızı veren,  onlar için gecesini gündüzüne katıp,  büyüten, iyi günümde ve kötü günümde benimle beraber olan, çocuklarımın annesi SEVGİLİ EŞİM BİRGÜL' e ( Adı Birgül, kendi Bir Gül,  Kokusu Gül, Rengi Bir Gül.  Canından ÜÇ GONCA vermiş,  Dünyaların dengi BİRGÜL...) Dünyanın en değerli varlığı olan canım evlatlarım, KIZLARIM DAMLA VE ARMAĞAN'a, Hem babam, hem kardeşim, hem oğlum olarak beni yalnız bırakmayan CANIM OĞLUM KİVANÇ YÜCEL ' e,  bana dedelik duygusunu tattıran dünyalar tatlısı TORUNUM DENİZ EREN'e, sonsuz sevgilerimi sunuyorum.  "Hayat bir nefes arası, size de gelir sırası" diyor ya, işte o nefes arasında tanıdığım, sevgime lâyık gördüğüm ve beni sevgisine lâyık gören  arkadaş ve dostlarıma da en derin sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum.   Üç günlük dünyada sevdiklerimize zaman ayırmak lazım. Zaman bizden sevdiklerimizi ayırıyor, işte o zamanda pişmanlık para etmiyor.  Lafa gelince üç günlük dünya diyoruz ama sonrasında sevdiklerimizi üç kuruşa değişiyoruz. Dünyaları verseler değişmeyelim sevdiklerimizi.  Yunus Emre nin dediği gibi;  "Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz... Hani dedim ya, insan yâr olmalı sevdiğine, yara olmamalı. İşte onunla ilgili bir şiirimi de hediye ediyorum seven ve sevilenlere... YÂR MISIN ? YARA MISIN? Derdime derttaş, mısın? Halime Haldaş mısın? Yoluma Yoldaş mısın? Kız sen bana Eş misin? Yâr mısın? Yara mısın? Yaramı sarar mısın? Olmazsam arar mısın? Ardımdan ağlar mısın? Kız sen bana Eş misin? Yâr mısın? Yara mısın? Pul musun? Para mısın? Ak mısın? Kara mısın? Başıma Bela mısın? Kız sen bana Eş misin? Yâr mısın? Yara mısın? Derdimi Çeken misin? Başımı Keken misin? Gül müsün? Diken misin? Kız sen bana Eş misin? Yâr mısın? Yara mısın? Derdinize derttaş, yolunuza yoldaş, halinize haldaş, yaranızı saran, olmazsanız arayan, ardınızdan ağlayan, derdinizi çeken insanlara denk gelmeniz, sevmeniz ve sevilmeniz dileğiyle. Kalın sağlıcakla..
Ekleme Tarihi: 14 Şubat 2021 - Pazar
Celal TÜRKER

GÜNLER BAHANE, SEVMEK, SEVİLMEK ŞAHANE...

Sevgili; sevilen, yâr.

Sevmek; birine gönül bağıyla bağlanmak, aşık olmak...
Ne kadar ulvi bir duygu sevmek, gönül bağıyla bağlanmak, aşık olmak...

İnsan, daha anasının karnındayken, gönül bağıyla bağlanır anasına, anası da evladına aşık olur daha karnında taşırken. Babası ise, hem evladına,  hem evladının anasına bağlanır gönül bağıyla.  Evladı da babasına. Evladının anası zaten gönül bağıyla bağlıdır,  evladının babasına, yavuklusuna... 
Ne kadar saf ve masum, ne kadar ulvi bir duygu sevmek, gönül bağıyla bağlanmak, aşık olmak...
Sadece insana özgü bir duygu mu sevmek?Hayvanlarda yok mu bu duygu? Olmaz mı, elbette var. Eşini, yavrusunu canı pahasına koruyan hayvanları belgesel programlarında ağlaya ağlaya izliyoruz,  günlük hayatımızda görüyor,  gözlemliyoruz. 
Yaş kemale erince, daha farklı bakıyor insan olaylara. Bu kadar muhteşem,  bir o kadar da ulvi bir duygu olan sevgi ve aşk üzerine, her dilde, milyonlarca söz söylenmiş, şiirler,  kitaplar yazılmış,  aşk filmleri çekilmiştir. 
Oysa bugün kapitalizm, sevgi ve aşk denen bu ulvi duyguyu, para ile alınıp satılabilen değersiz bir meta haline getirmiş,  farklı anlamlar yüklemiştir.
Evlatlığı, sadece Anneler gününde veya Babalar gününde annesine, babasına  bir hediye alıp, sosyal medyada bir iki söz paylaşmaktan ibaret sayan, sevgili yâr olmayı sadece 14 şubat günü hediye alabileceği  veya kendisine hediye alabilecek bir "manita" yapmaktan ibaret sayan, herşeyi sadece bir gösteriden ibaret olan bir yaşam şeklimiz oluştu.  Hatta aldığı hediyenin değeri kadar sevgisinin değeri belirleniyor insanların.  Ne kadar pahalı hediyeler alırsa o kadar çok seviyor, seviliyor.  
Yazık, günah!  Tabiata baktığınızda en doğal halini gördüğümüz sevmek, sevilmek, aşık olmak duyguları bu kadar değersizleştirilmemeli. Elbette ki sevenler birbirine sevgisini göstermeli, hediye vermeli ama bu hediyenin maddi veya pahalı bir hediye olması da gerekmiyor.  Gönlünü,  gönlündekini vermeli ve bununla da gurur duymalı. 
En değerli duygumuz olan SEVMEK, AŞIK OLMAK  bu kadar yozlaşmamalı.  İnsanlar, insanlara yâr olmalı, yara değil, yoluna yoldaş , haline haldaş, derdine derttaş olmalı. En güzel duygularını  vermeli sevdiği insana. En güzel günlerini hediye etmeli şu kısacık dünyada. 
Anasına, babasına,kardeşine, eşine,  evladına,  dostuna, arkadaşına yâr olmalı.  
Dünya fani, ölüm ani. Ölümün ne zaman geleceği belli olmayan bu dünyada, sevmeli insan doyasıya.  Sevmeyi ve sevilmeyi bilmeli, tadına varmalı. Ziyan etmemeli bu güzel duyguyu, bu güzel günleri...
Biribirini sevenlerin, sevgisini göstermeleri için bir güne ihtiyaç yoktur. 
Her gün sevmeli insan sevdiğini. 
Bu vesile ile maalesef bugün yanımda olmayan, beni dünyaya getiren, binbir çile  ve emekle büyüten ÇİLELİ ANAMIN,

Son derece güçlük ve fedakârlıklarla bizleri büyüten okutan, iş ve aş sahibi edip, yuva kurmamıza gayret eden YİĞİT, MERT BABAMIN,

Daha gencecik yaşta, hayatının baharında hayata veda eden KIYMETLİ ABİMİN

Mekanlarında huzur içinde yatmaları temennisiyle, ruhlarına kalbimin en derin yerinden sevgimi gönderiyorum.  
Yine bana dünyanın en değerli varlığı olan evlatlarımızı veren,  onlar için gecesini gündüzüne katıp,  büyüten, iyi günümde ve kötü günümde benimle beraber olan, çocuklarımın annesi

SEVGİLİ EŞİM BİRGÜL' e ( Adı Birgül, kendi Bir Gül, 
Kokusu Gül, Rengi Bir Gül. 
Canından ÜÇ GONCA vermiş, 
Dünyaların dengi BİRGÜL...)
Dünyanın en değerli varlığı olan canım evlatlarım, KIZLARIM DAMLA VE ARMAĞAN'a,

Hem babam, hem kardeşim, hem oğlum olarak beni yalnız bırakmayan CANIM OĞLUM KİVANÇ YÜCEL ' e, 
bana dedelik duygusunu tattıran dünyalar tatlısı TORUNUM DENİZ EREN'e, sonsuz sevgilerimi sunuyorum. 
"Hayat bir nefes arası, size de gelir sırası" diyor ya, işte o nefes arasında tanıdığım, sevgime lâyık gördüğüm ve beni sevgisine lâyık gören  arkadaş ve dostlarıma da en derin sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum.  

Üç günlük dünyada sevdiklerimize zaman ayırmak lazım. Zaman bizden sevdiklerimizi ayırıyor, işte o zamanda pişmanlık para etmiyor.  Lafa gelince üç günlük dünya diyoruz ama sonrasında sevdiklerimizi üç kuruşa değişiyoruz. Dünyaları verseler değişmeyelim sevdiklerimizi. 
Yunus Emre nin dediği gibi; 
"Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz...

Hani dedim ya, insan yâr olmalı sevdiğine, yara olmamalı. İşte onunla ilgili bir şiirimi de hediye ediyorum seven ve sevilenlere...

YÂR MISIN ? YARA MISIN?

Derdime derttaş, mısın?
Halime Haldaş mısın?
Yoluma Yoldaş mısın?
Kız sen bana Eş misin?
Yâr mısın? Yara mısın?


Yaramı sarar mısın?
Olmazsam arar mısın?
Ardımdan ağlar mısın?
Kız sen bana Eş misin?
Yâr mısın? Yara mısın?


Pul musun? Para mısın?
Ak mısın? Kara mısın?
Başıma Bela mısın?
Kız sen bana Eş misin?
Yâr mısın? Yara mısın?

Derdimi Çeken misin?
Başımı Keken misin?
Gül müsün? Diken misin?
Kız sen bana Eş misin?
Yâr mısın? Yara mısın?

Derdinize derttaş, yolunuza yoldaş, halinize haldaş, yaranızı saran, olmazsanız arayan, ardınızdan ağlayan, derdinizi çeken insanlara denk gelmeniz, sevmeniz ve sevilmeniz dileğiyle.
Kalın sağlıcakla..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.