Genellikle masallarda, “insan mısın yoksa cin ya da peri misin” anlamında sorulan bir ifade.
İnsan dünya üzerinde yaşayan canlılar içerisinde en çok olanağa sahip en değerli varlıktır. Günlük hayatta çevremizdekileri insan olmak konusunda pek çok kez mukayese eder, insanlıklarını değerlendiririz. Yine günlük hayatımızda;
“ Cin gibi maşallah, çok akıllı, çok zeki, çok yetenekli, zamane çocukları gibi” şeklinde konuşmalara da pek çok kez şahit oluruz.
Müsadenizle biraz kafa karıştıralım mı, ne dersiniz?
“İn misin Cin misin” derken karşımızdakinin “insan” olup olmadığını sorguluyoruz ama “ Cin gibi adam “ derken de cin olmayı insan olmaktan daha tercih edilir bir konuma yerleştiriyoruz.
Çocuğumuz insan gibi mi olmalı yoksa cin gibi mi?
Ebeveynler olarak bu konuda nasıl karar vermeliyiz?
Ya da her çocuk cin gibi olabilir mi? Ya da Cin gibi olmalı mıdır? Cin gibi olunca artık insan gibi olmaktan çıkmış farklı bir boyuta mı geçmiştir? Böyle bir durumda yetiştirdiğimiz çocukla gurur mu duymalı yoksa mahcup mu olmalıyız?
Çocukken, fen bilgisi dersinde, dünyadaki varlıklar ikiye ayrılır diye öğrenmiştik; canlı ve cansız varlıklar olmak üzere. Yine canlı varlıkların da kabaca bitkiler, hayvanlar ve insanlar olarak üçe ayrıldığını öğrenmiştik( hatta bitkiler de mi canlıymış diye şaşırmıştık)
Bitkiler denildiğinde, tabiatta envai çeşit ( Bir şeyin çok fazla seçeneğe sahip olduğunu belirtmek için envai çeşit deriz) bitki türü olduğunu öğrendik. Çimenden çiçeğe, sebzeden meyveye, milyonlarca bitki türü. Akasya da çilek te, domates te kaktüs de, elma da, palmiye ağacı da, fasülye de tropik orman ağaçları da bitki olarak adlandırılıyor. Bunları zaman içerisinde öğrendik ve de kabul ettik.
Hayvanlar denildiğinde de yine aynı şekilde karada, havada, suda yaşayan, evcil ya da vahşi, envai çeşit hayvan türü olduğunu gördük, öğrendik ve kabul ettik. Evet kuzu da muhabbet kuşu da, kelebek te aslan da, timsah ta, sivri sinek te, kartal da vs. vs. hayvanlar aleminin birer üyesidir.
Gelelim insanlara. İnsanlık deyince aklımıza bir davranış biçimi, bir kişilik geliyor; insanlığa yakışıyor mu bu yaptıkların diye sorguluyoruz zaman zaman bazı kişileri ve bazı davranışları. Yani aklımızda bir tip insan ve bir tip insanlık modeli var. İnsan deyince, bunun bebeği var, çocuğu var, genci var, orta yaşlısı var, yaşlısı var, kadını var, erkeği var, batılısı var, doğulusu var, kutuplarda yaşayanı var, dağda, mağarada, ormanda, şehirde yaşayanı var, eğitimlisi, eğitimsizi var…
Var da var, envai çeşit insan var ama biz bunu bitkileri ve hayvanları kabul ettiğimiz gibi kabullenmek istemiyoruz. Bütün insanları aynı kefeye koyuyor, aynı terazide tartıyor, aynı ölçekle ölçmeye çalışıyoruz. Netice olarak, kabullenmek lazım envai çeşit insan olduğunu ve her insandan aynı şeyi beklemenin doğru olmadığını. Tıpkı kayısı ile Şili biberinden aynı görüntü ve lezzeti beklemenin doğru olmadığı gibi, evimizde kafeste beslediğimiz muhabbet kuşu ile timsahtan aynı görüntü ve davranışı beklemenin doğru olmadığı gibi.
Ve karar vermeliyiz, in misin cin misin derken, ya da cin gibi maşallah derken,ini mi Cini mi tercih ettiğimizi, hangisinin bizim için doğru olduğunu iyice tahlil etmeliyiz.
Kalın sağlıcakla
Celal TÜRKER