Karıncaya sormuşlar: "Hayvanları anlatır mısın?" -Tabii; demiş. Hayvanlar ikiye ayrılır.
1: Aslan, kaplan, yılan gibi şefkatli ve iyi huylu hayvanlar.
2: Tavuk, kaz ve ördek gibi zalim ve yırtıcı hayvanlar! İlk bakışta biraz garip gibi gelse de, empati yaptığımızda karıncaya da hak vermek lazım. Ne işi olur Aslan ve Kaplanla karıncanın ki. Onun işi tavuk kaz ve ördekle. Onlarla başı belada. Aslan, Kaplan başka hayvanlar için zalim ve yırtıcı, kendisi için şefkatli ve iyi huylu.
Kabul etmek lazım ki herkes dünyaya kendi penceresinden bakıyor. İşine geldiğince konuşuyor.
Hani bir hikaye anlatılır ya neme lazımla, duyarsızlıkla ilgili. Sizlerle paylaşayım isterseniz. Bakalım nereye varacağız? “Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken, çiftliğin sahibinin eşi ile birlikte mutfakta bir paketi açtıklarını görmüş ! Acaba İçinde hangi yiyecek var ? diye düşünmüş minik fare, bir süre sonra gördüğü bu paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında korkudan bütün dünyası başına yıkılmış. "Evde tuzak var! Evde tuzak var!" diye bağırarak telaşla bahçeye fırlamış. Hemen bunu çiftlikteki öteki hayvanlarla paylaşmak istemiş.
Önce kümese, tavuğun yanına koşmuş. "Evde tuzak var! Evde tuzak var!" Minik fareyi telaş içinde gören tavuk heyecanlanmış, merak içinde sormuş ne tuzağı diyerek, fare kapanı olduğunu öğrenince; umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırmış ve ; "Zavallı farecik , bu sadece senin sorunun , benim değil , bana ne zararı olur ki bu küçücük kapanın" deyivermiş. T
avuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla koyunun yanına koşmuş ve , olanları anlatmış , Koyun fareyi dinlemiş ama …. "Çok üzgünüm fare kardeş, fare kapanı seninle ilgili bir tuzak, kusura bakma, ot yiyorum görmüyor musun, beni rahat bırak lütfen.
Minik fare çaresizlik içinde öküze dönmüş , "Evde bir fare kapanı var, bu benim sonum demektir ne olur bana yardım et, bu kapandan kurtulmam lazım” demiş. Öküz ; “Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama elimden hiç bir şey gelmez, lütfen beni rahat bırak" demiş.
Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve dönmüş, yemek ararken fare tuzağı ile bir gün tek başına karşılaşmak zorunda kalacağını anlamış. O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği varmış, minik farecik aç ve susuzmuş, fare kapanının nereye konduğunu bilemediği için aç olmasına rağmen saklandığı delikten dışarı çıkamıyormuş.
Tam yorgunluktan ve açlıktan gözleri kapanacakmış ki birden bir ses duyulmuş! Gecenin sessizliğini bölen gürültü fare kapanından geliyormuş, çiftçinin karısı ne yakalandığını görmek için yatağından fırlamış ve mutfağa koşmuş. Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun kısıldığını fark edememiş.Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı çok yanıyormuş ve aniden üzerine gelen çiftçinin karısını ısırmış.
Çiftçi, karısını apar topar doktora götürmüş. Doktor zehiri temizlemiş ve sarmış. Çiftçi karısını eve getirip yatağına yatırmış. Karısının ateşi yükselmiş ve bir türlü düşmüyormuş. Kadıncağız ateş ve ter içinde kıvranıp duruyormuş.
Taze tavuk suyu çorbasının eşine iyi geleceğini düşünen çiftçi bıçağını alıp bahçeye koşmuş kestiği tavuk ile çorba yaparak eşine içirmiş.Karısı biraz kendine geldiğinde, hastalığı duyan komşuları ziyarete gelmişler, çiftçi de onlara ikram etmek için koyununu kesip yedirmiş.
Zaman geçiyor çiftçinin karısı kötüye gidiyormuş, galiba yılan çok zehirliymiş, birkaç gün sonra çiftçinin karısı yüksek ateşe dayanamamış ve ölmüş.
Cenazesine çok sayıda kişi geldiği için çiftçi de mecburen öküzü kesip cenazeye gelenlere ikram etmiş.Fare de; tavuğun, koyunun ve öküzün başına gelen tüm bu olanları duvardaki deliğinden aç ve perişan bir halde izlemiş ve hikaye burada bitmiş. Evet sevgili okuyucular ….
Etrafımızda bir sorun var ise ve bu sorun o an için sizi etkilemiyor ise bilmelisiniz ki, eninde sonunda, direk veya dolaylı herkes zarar görecektir. Bu hikâyeden ne çıkarmamız gerekiyor? Eminim herkes yine kendi tarafından bakacak.
Bir Eğitimci olarak, bu hikayeden eğitim sistemimizdeki sorun ve bu soruna duyarsız kalma ile ilgili bir pay çıkarılmasını ve duyarsız kalınmamasını istiyorum. Bu soruna duyarsız kalmak, aslında çocuklarımızın geleceğine duyarsız kalmak demek.
Eğitim sisteminde radikal değişiklikler olmalı. Çocuklarımız dolayısıyla da geleceğimiz ziyan olmamalı. Eğitimle ilgili tüm paydaşların bu soruna duyarlı davranması, ortak bir çözüm etrafında birleşmesi gerekiyor. Çok gecikmeden. Bir an önce… Kalın Sağlıcakla…