Otobüsümüz Bursa molasından sonra İzmir'e doğru yola koyuldu. Yanımdaki ikili koltukta oturan abla ile kızkardeşi oturma düzenini değiştirdiler. Ayakkabılarını çıkardılar. Abla, sırtını cam tarafina, kızkardeşi koridor tarafındaki koltuk koluna koydu. Bağdaş kurup, yüz yüze oturdular. Kuruyemişlerini yerken sohbetlerine bıraktıkları yerden devam ettiler...
*****
"Kız abla sen Neriman'ı tanıyorsun değil mi?"
"Zeliş'in kızı Neriman mı? Kız tanıyorum tâbi."
"Kız abla, bu evlendikten sonra yanımızdaki binada alt kattaki daireye taşındı.Taşınmaz olaydı, sokakta huzur kalmadı be."
"Kız deme be, neden ki?"
"Kız abla, bu hergün süslenip, püslenip dışarıya çıkmıyor mu? Giydiği elbiseyi görsen, etek boyu neredeyse kıçında! Sokaktan geçerken de şöyle etrafını bir süzüp kıvırta kıvırta yürümüyor mu? Bütün binalardaki, dükkanlardaki erkekler kapılarda, camlarda! Ee, evli erkeklerin karıları da durumun farkında. Çoğu evde hergün bu Neriman yüzünden hır, gür, kavga!"
"Deme kız! Vay haspam, vay haspam! Kız, iyi ki ben taşındım oradan. Kocam baksa oyardım gözünü onun."
"Dahası da var be abla."
"Kız de hele."
"Kız abla, bu evlendiği oğlan varya, şey diyorlar."
"Ne şeyi? Kız şey ne ki? "
"Şey işte be abla! Gey, gey."
"Aboovvv!"
"He vallaha, öyleymiş diyorlar. Yani bunların yatak, matak olayları hiç yokmuş be!"
"Kız deme!"
"Kız abla, bazen giderken, gelirken bu, saçlarını inek yalamış gibi olan kocasını koluna bir takıyor, bir takıyor, çalımından geçilmiyor yani."
"Kız, oğlan saçına ne sürüyor ki inek yalamış gibi diyorsun?"
"Ya abla, britin mi diyorlar, britanya mı diyorlar, ondan sürüyormuş işte. Ama Allah'ı var, çocuk bir içim su! Çok yakışıklı be abla. Neriman ona hiç yakışmıyor."
..............
*****
Bindiğimiz otobüs İstanbul otogarından Muğla yönüne hareket ettiğinden itibaren bu neşeli abla ile kızkardeşin, oturdukları mahalledeki komşuları hakkında anlattıkları nükteli konuşmalarını dinliyoruz.
Tam karşımda oturuyorlar. Aramızda yarım metre mesafe var-yok. Her konuşmalarında kahkaha ile gülmemek için ağzımı elimle kapatıp, yüzümü cam tarafına çeviriyorum. Önlerinde oturan orta yaşlı kadın da benim gibi kahkaha atmamak için iki eliyle ağzını kapatıyor ama omuzları ve tüm gövdesi sarsılmaya devam ediyor. Arkalarında oturan iki genç erkeğin arasıra gülme sesleri yükseliyor.
Bizimkiler hiç oralı olmuyor.
Komşuları hakkında sohbetlerine devam ediyorlar.
Abla ve kızkardeşi sayesinde İstanbul'un belkide hiç gitmediğim bir mahallesinde yaşayan onlarca insanın sırlarını öğreniyor, profillerini görür gibi oluyorum. Sizlerde belki birgün okursunuz diye hikâyelerini tek tek yazmak için pür dikkat dinlemeye devam ediyorum.
Bu keyifli yolculuğun bitmesini hiç istemiyorum...
*****
(Bir sonraki yazı: KORSAN ALİ)