deneme bonusu veren siteler canlı casino akademik sofia grandpashabet güncel adres betpark süperbetin giriş betebet bets10 Matadorbet vdcasino tipobet giriş deneme bonusu siteleri deneme bonusu veren siteler

Ali Ekber Pekşen
Köşe Yazarı
Ali Ekber Pekşen
 

KIRMIZI PERÇEMLİ

12 Eylül darbe yıllarını en sıcak şekilde yaşayan, siyasi davalarda sorumluluk üstlenen, başta Mamak olmak üzere Türkiye’nin hemen her coğrafyasındaki siyasi davalara ulaşmaya çalışan; mücadele arkadaşımız, öğretmenimiz, Avukatımız Hasan Ürel’in üçüncü kitabı. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin en sıcak yaşanmışlıklarının anlatıldığı, “unuturum ne olur ne olmaz” düşüncesiyle kaleme aldığını söylediği “Mahkûm Olduk Netekim-Bir Avukatın 12 Eylül Anıları” kitabıyla ilk defa okuyucularıyla buluştu. İkinci kitabı, “Tavşan Salih’in Otobüsü” kendisinde saklı kalmasını, hafızanın derinliklerinde kaybolmasını istemediği ve de okuyanların belleğinde iz bıraksın istediği memleket hikâyelerinden oluşmakta. Hasan Ürel, üçüncü kitabı “Kırmızı Pelerinli” ile Türkiye’nin farklı coğrafyalarındaki yaşanmışlıkları konu edinen hikâyelerle buluşturdu bizleri. “Sabahat Hanım” ın öğretmenliğe başlama serüveni, gönül hikâyeleri, mesleki tecrübelerine dair içinden geçtiği süreç, adeta ülkenin öğretmenlerinin tamamına yakınının yaşantısının özetini anlatmakta. Tarihe mal olmuş yaşanmışlıklar ve yaşadığı coğrafyanın kadim kültürleri konusundaki bilgisizliğini ikrarı ise, ülkemizin öğretmen yetiştirme eğitiminin içler acısı durumunun somutlaşmış örneği gibi. “Kürtoğlu Ahmet” hikâyesinde, Karadeniz’in tabiat şartlarının zorluğuyla ve de yoksullukla mücadele eden insanlarının yaşantıları anlatılmakta. Bu hikâyenin belki de daha anlamlı yanı, geleneklerle belirlenen ve bireye özel alanı sınırlayan ilişkiler ağının, insanı içine ittiği ve yer yer çıkmaza sürüklediği, çaresizlikle karşı karşıya bıraktığı sosyal baskıların tartışmasız kabulü olarak gerçekleşen hayatlar. Baskılarla başa çıkabilen azimli insanların hayata bağlılıklarını tutkuyla sürdürmeleri, bu tutkuyla hayata sarılan insanların umut aşılayan kararlılıklarıyla ulaşılan menzilde elde edilen başarı ve getirdiği mutluluklar. Her hikâye, yaşanmışlıkların imbiğinden süzülmüştür, geçtiği coğrafyanın tabiatına ve insanına dair tüm yaşanmışlıkların özetidir. Hayatın zorluklarına rağmen, ailelerin çocuklarının eğitimi konusundaki ısrarları, insanımızın geleceği eğitimde aramasının ifadesidir. Mutluluğu; geleneksel ve yöresel olanda arama yerine, bilimsel olanı, evrensel olanı tercih etmesidir. Bu hikâye bana, Bahman Gobadi’nin yönettiği İranlı bir Kürt ailesinin fertlerinin, babalarının ölümünden sonra zor şartlar altındaki hayat hikâyelerini konu edinen Sarhoş Atlar Zamanı filmini hatırlattı. Bu filmi izlediğimde, Orta Doğu coğrafyasının hangi mıntıkasında olursa olsun, aynı yaşantı sarmalar insanı demiştim. Kürtoğlu Ahmet’i okuyunca da, Doğu Anadolu’nun ücra bir köyünde tarım ve hayvancılıkla hayatını kazanmaya, daha doğrusu hayata tutunmaya çalışan aile hayatımı, çocukluk hikâyemi buldum. “Gecekondu” hikâyesi, köylerden şehirlere akın akın taşınan insanların serüvenini konu edinmiş. Türkiye’nin her hangi bir büyük kentine köyden göçen insanların yaşamaya adeta mecbur edildikleri hazin hikâye anlatılmakta. Bu hikâyede, kentleşme sürecini ıskalama nedenlerimiz, depremler ya da başkaca bir doğal afet karşısındaki çaresizliklerimiz gözler önüne serilmekte. Hayatın her alanının koruyanı, kollayanı, gözeteni, muktediri devletimizin, ithal ikameci mantıkla sanayileşme serüvenine çıkışındaki plansızlığı, kentleşme konusundaki duyarsızlığı, ucuz iş gücü teminini önceleyen işbirlikçi büyük sermayeyle kol kola yürüme konusundaki fütursuzluğu ve bütün bunlardan öte insan hayatını hiçe sayan anlayışı gözler önüne serilmekte. Kitaptaki hemen her hikâyede, Türkiye’nin farklı coğrafyalarında yaşanan hayatların, benzerlikleri anlatılmış gibi. Her hikâye, insanının kendisinden bir şeyler bulduğu yaşanmışlıklar barındırmakta. Hikâyelerle anlatılanlar, insana dair yaşanmışlıklardır. Hasan Ürel, öğretmenlik mesleğine TÖB DER’li olarak başladı ve demokrasi mücadelesinin içinde oldu. Hukuk Fakültesi’ni okuyarak avukatlık mesleğiyle sürdürdüğü yaşantısında, baro yönetimlerinde yer aldı. Eşit yurttaşlık temelli hayatların bu coğrafyada da egemen olması ve adaletin tecellisi için mücadele etti. Önceliği her zaman insan, her zaman hukukun egemenliği oldu. Hikâyeleri de bu duyarlılığın izlerini taşır. 12 Haziran 2024 Ali Ekber PEKŞEN Bodrum    
Ekleme Tarihi: 19 Haziran 2024 - Çarşamba
Ali Ekber Pekşen

KIRMIZI PERÇEMLİ

12 Eylül darbe yıllarını en sıcak şekilde yaşayan, siyasi davalarda sorumluluk üstlenen, başta Mamak olmak üzere Türkiye’nin hemen her coğrafyasındaki siyasi davalara ulaşmaya çalışan; mücadele arkadaşımız, öğretmenimiz, Avukatımız Hasan Ürel’in üçüncü kitabı.
12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin en sıcak yaşanmışlıklarının anlatıldığı, “unuturum ne olur ne olmaz” düşüncesiyle kaleme aldığını söylediği “Mahkûm Olduk Netekim-Bir Avukatın 12 Eylül Anıları” kitabıyla ilk defa okuyucularıyla buluştu.
İkinci kitabı, “Tavşan Salih’in Otobüsü” kendisinde saklı kalmasını, hafızanın derinliklerinde kaybolmasını istemediği ve de okuyanların belleğinde iz bıraksın istediği memleket hikâyelerinden oluşmakta.
Hasan Ürel, üçüncü kitabı “Kırmızı Pelerinli” ile Türkiye’nin farklı coğrafyalarındaki yaşanmışlıkları konu edinen hikâyelerle buluşturdu bizleri. “Sabahat Hanım” ın öğretmenliğe başlama serüveni, gönül hikâyeleri, mesleki tecrübelerine dair içinden geçtiği süreç, adeta ülkenin öğretmenlerinin tamamına yakınının yaşantısının özetini anlatmakta. Tarihe mal olmuş yaşanmışlıklar ve yaşadığı coğrafyanın kadim kültürleri konusundaki bilgisizliğini ikrarı ise, ülkemizin öğretmen yetiştirme eğitiminin içler acısı durumunun somutlaşmış örneği gibi.
“Kürtoğlu Ahmet” hikâyesinde, Karadeniz’in tabiat şartlarının zorluğuyla ve de yoksullukla mücadele eden insanlarının yaşantıları anlatılmakta. Bu hikâyenin belki de daha anlamlı yanı, geleneklerle belirlenen ve bireye özel alanı sınırlayan ilişkiler ağının, insanı içine ittiği ve yer yer çıkmaza sürüklediği, çaresizlikle karşı karşıya bıraktığı sosyal baskıların tartışmasız kabulü olarak gerçekleşen hayatlar. Baskılarla başa çıkabilen azimli insanların hayata bağlılıklarını tutkuyla sürdürmeleri, bu tutkuyla hayata sarılan insanların umut aşılayan kararlılıklarıyla ulaşılan menzilde elde edilen başarı ve getirdiği mutluluklar.
Her hikâye, yaşanmışlıkların imbiğinden süzülmüştür, geçtiği coğrafyanın tabiatına ve insanına dair tüm yaşanmışlıkların özetidir. Hayatın zorluklarına rağmen, ailelerin çocuklarının eğitimi konusundaki ısrarları, insanımızın geleceği eğitimde aramasının ifadesidir. Mutluluğu; geleneksel ve yöresel olanda arama yerine, bilimsel olanı, evrensel olanı tercih etmesidir.
Bu hikâye bana, Bahman Gobadi’nin yönettiği İranlı bir Kürt ailesinin fertlerinin, babalarının ölümünden sonra zor şartlar altındaki hayat hikâyelerini konu edinen Sarhoş Atlar Zamanı filmini hatırlattı. Bu filmi izlediğimde, Orta Doğu coğrafyasının hangi mıntıkasında olursa olsun, aynı yaşantı sarmalar insanı demiştim. Kürtoğlu Ahmet’i okuyunca da, Doğu Anadolu’nun ücra bir köyünde tarım ve hayvancılıkla hayatını kazanmaya, daha doğrusu hayata tutunmaya çalışan aile hayatımı, çocukluk hikâyemi buldum.
“Gecekondu” hikâyesi, köylerden şehirlere akın akın taşınan insanların serüvenini konu edinmiş. Türkiye’nin her hangi bir büyük kentine köyden göçen insanların yaşamaya adeta mecbur edildikleri hazin hikâye anlatılmakta. Bu hikâyede, kentleşme sürecini ıskalama nedenlerimiz, depremler ya da başkaca bir doğal afet karşısındaki çaresizliklerimiz gözler önüne serilmekte. Hayatın her alanının koruyanı, kollayanı, gözeteni, muktediri devletimizin, ithal ikameci mantıkla sanayileşme serüvenine çıkışındaki plansızlığı, kentleşme konusundaki duyarsızlığı, ucuz iş gücü teminini önceleyen işbirlikçi büyük sermayeyle kol kola yürüme konusundaki fütursuzluğu ve bütün bunlardan öte insan hayatını hiçe sayan anlayışı gözler önüne serilmekte.
Kitaptaki hemen her hikâyede, Türkiye’nin farklı coğrafyalarında yaşanan hayatların, benzerlikleri anlatılmış gibi. Her hikâye, insanının kendisinden bir şeyler bulduğu yaşanmışlıklar barındırmakta. Hikâyelerle anlatılanlar, insana dair yaşanmışlıklardır.
Hasan Ürel, öğretmenlik mesleğine TÖB DER’li olarak başladı ve demokrasi mücadelesinin içinde oldu. Hukuk Fakültesi’ni okuyarak avukatlık mesleğiyle sürdürdüğü yaşantısında, baro yönetimlerinde yer aldı. Eşit yurttaşlık temelli hayatların bu coğrafyada da egemen olması ve adaletin tecellisi için mücadele etti. Önceliği her zaman insan, her zaman hukukun egemenliği oldu. Hikâyeleri de bu duyarlılığın izlerini taşır.
12 Haziran 2024
Ali Ekber PEKŞEN
Bodrum
 
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.