Haziran ayı ülkemizde, öğrencilerin sınavlar aracılığıyla yarıştırıldıkları zaman dilimidir. Pandemi, ekonomik kriz, depremlerle ülkenin neredeyse 1/5’inin yerle bir olduğu zamanlar dâhil hiçbir durum süreci değiştirmedi. Meşhur sözdür, “elinizdeki tek araç çekiçse, tüm sorunları çivi olarak görürsünüz.” Milli Eğitim Bakanlığı, bir üst eğitim kurumuna öğrenci geçişine yönelik sınav dışında bir yöntem geliştiremedi. 8 yıllık eğitim sonunda öğrenci; Türkçe, Matematik, Fen Bilimleri, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Yabancı Dil derslerinden sınava girecek. 8 yıllık eğitimi sırasında becerilerini, yeteneklerini sergilediği çalışmaları, sosyal etkinliklerdeki performansı ve bireysel gelişimi dikkate alınmayacak.
Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamında MEB merkezi sınavına; 2020-2021 eğitim öğretim yılı sonunda 1 milyon 243 bin 830 öğrenci başvurdu, sınava 1 milyon 38 bin 492’si girdi. Bu öğrencilerin, 177 bin 500’ü sınavla öğrenci alan liselere yerleşti. 2021-2022 eğitim öğretim yılı sonunda 1 milyon 236 bin 308 öğrenci başvurdu, sınava 1 milyon 31 bin 799’u girdi. Bu öğrencilerin, 188 bin 875’i sınavla öğrenci alan liselere yerleşti. 2022-2023 eğitim öğretim yılı sonunda 1 milyon 246 bin 465 öğrenci başvurdu, sınava 1 milyon 30 bin 195 öğrenci girdi. Bu öğrencilerin 206 bin 414’ü sınavla öğrenci alan liselere yerleşti. 2023-2024 eğitim öğretim yılı sonu LGS’ye yaklaşık olarak 1 milyon 250 bin öğrenci başvuracak ve 02 Haziran 2024 Pazar günü yapılacak sınava bunların yaklaşık 1 milyon 100 bini girecek.
LGS sonuçlarına göre, Anadolu Liselerine, Fen Liselerine, Sosyal Bilimler Liselerine, Anadolu İmam Hatip Liselerine ve Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerine öğrenci alınacak. Bu okullarda LGS sonuçlarına göre alınacak öğrenciler için ayrılan kontenjan, sınava giren öğrenci sayısının yaklaşık % 17.00’ı ile % 20.00’ı arasında değişmektedir. Öğrencilerin yaklaşık % 80.00’lık büyük bölümü zorunlu eğitim kapsamında, adrese dayalı kayıt sistemi doğrultusunda ve iradelerine başvurulmaksızın bir orta öğretim kurumuna yerleştirilecektir. 2024-2025 eğitim öğretim yılında orta öğretime başlayacak bu gençler; 10-15 yıl içinde, üniversal eğitimi tamamlayıp; toplumsal sistemde yönetici, çalışan, işveren, planlayan, tasarlayan, karar veren olarak hayata katılacaklar...
Sınava giden süreçte, “ALAN UZMANI”, “BÖLÜM BAŞKANI”, “EĞİTİM KOÇU”... gibi unvanlara sahip bir dolu insan sınavlara yönelik açıklamalar yapmakta. Yazılı basında; “eğitim sayfa sorumlusu” olarak kalem oynatan eğitim “yazarları da” kervana katılmakta... Sınava yönelik değerlendirmelerin içeriği; sınavın nasıl olacağına dair öngörüler, ana-babalara, çocuklara öneriler, sınavda başarılı olmak için dikkat edilmesi gereken noktalar olarak adlandırılan ve tartışmaya açık bilgi demetlerinden oluşmakta. Bütün açıklamalarda en dikkat çeken nokta, sınavların test usulü ve çoktan seçmeli 90 sorudan oluştuğu vurgusunun ön plana çıkarılması. Bu ısrar, eğitim sisteminin sınav merkezli yapılanmasının ürünü yaratılan ticari alana hizmet eden bir anlayışla yapılmakta. 1 milyon 250 bin civarında öğrencinin yarıştığı bir sınavın hazırlık sürecinin materyallerinin ticari değeri dikkate alındığında, sistemde ısrarcı olanların niyetleri de anlaşılacaktır.
Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin Öğrenci Başarısının Değerlendirilmesi başlıklı bölümü, öğrenci başarısını ölçme ve değerlendirmeyle ilgili yapılacakları ve esasları kapsamakta. Milli Eğitim Bakanlığı kendi hazırladığı yönetmelikle taban tabana zıt bir soru sistemiyle LGS’de öğrencileri yarıştırmakta, böylece sistemi pazar olarak gören anlayışla öğrenciler ve veliler bilgi ablukasına alınmakta. Eğitim sisteminin yapısal sorunları vardır. Sınav temelli yapılandırılan sistem değiştirilmediği sürece, sistemden kaynaklı sorunlar her Haziran ayında yaşanacak.
Sistemin kuruluşu ve işleyişindeki aksaklıklara yoğunlaşmak yerine, sınavlar konuşulmaya devam edecek. Sınavlar merkeze alınacak ve bu doğrultuda değerlendirme kolaycılığı seçilecek, sınavlara yönelik oluşan ticari pazar dikkate alınacak, popülist anlayışın ürünün bilgi demetleriyle kamuoyu manipüle edilecek. Öğrenci başarısının ölçme değerlendirilmesinin temel amaçlarından biri, sınıf geçmeye ve bir üst eğitim kurumuna öğrenci seçme/yerleştirmeye esas veriler elde etmektir. Sınavların bir başka temel amacı da, sınavlar sonucu elde edilen verilerin, sistemin yeniden yapılandırılmasında araçsal işleve sahip olmalarıdır.
Bu araçsallık; sınav sonu verilerin, sistemin ana girdisini oluşturan müfredatlar ve derslerin işlenişinde yararlanılan materyallerin, araç-gereçlerin iyileştirilmesine, yeniden düzenlenmesine hizmet edecek olmalarıdır. Sınavların araçsallık işlevselliği görmezden gelindiğinde, sınav temel amaca dönüşecek. İyileştirmeye ve kalıcı öğrenmeye dönük çabaların önünde bir set oluşturacaktır. İçinde yaşadığımız kapitalist sistem, eşitsizlikler üretmektedir. Sistemin yarattığı eşitsizlikler, kapitalist sistemin kurallarıyla giderilemeyecektir.
Üst okullara geçiş için gençlere dayatılan model de, sistemin kendi çıkmazının ürünüdür. Sorunları tümden çözmenin yolu, elbette kapitalist sisteme son vermektir. Ancak, sistemin sınavlar aracılığıyla gençler üzerinde kurduğu baskı ve yarattığı hasar en aza indirilebilir. LGS’nin kaldırılması ve tüm liselerin eşdeğer hale getirilmesiyle ilgili karar, sorunun çözümü için başlangıç olabilir. Silaha, savaş amaçlı malzemelere, gösteriş türü harcamalara ayrılan kaynak, okulların iyileştirilmesine dönük kullanılabilir. Eğitim sisteminin olmazsa olmazı ve eğitimde başarının en önemli unsuru öğretmenlerin, ekonomik durumlarının iyileştirilmesiyle işe başlanabilir. Eğitim kurumlarının yönetsel süreçleri; eğitim meslek örgütlerinin ve öğretmenlerin doğrudan katılacağı, demokratik ilkelere uygun biçimde organize edilebilir.
Eğitim sisteminin orta öğretim kurumlarına öğrenci seçme ve yerleştirme amaçlı kronikleşmiş sorunu olan sınavları kaldırmadığımız sürece, bu sorunsallığı yaşarız. Dünyayı, hayatı, doğada olup biteni anlama ve anlamlandırmanın temeli olan Matematik, Fen Bilimleri derslerini gereksiz yere tartışırız. Bu kısır döngü; kaybedeceğimiz gelecek olarak hanemize yazılır.