Diş Sağlığı’nda kriz kapıda; özel klinikler kapanıyor, kamuda randevu sıkıntısı artıyor

Diş Sağlığı’nda kriz kapıda; özel klinikler kapanıyor, kamuda randevu sıkıntısı artıyor

Zerrin Sargut / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos

Ekonomik zorluklar, diş hekimliği sektörünü de vurdu. Özellikle özel kliniklerde çalışan diş hekimleri, artan kira ve personel maaşları gibi maliyetlerin yükünü taşımakta zorlanırken, tedavi ücretlerine yansıtılan bu artışlar, hastaların tedavilerden vazgeçmesine ve hasta sayısının azalmasına neden oluyor. Birçok klinik bu sebeplerden dolayı kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalırken, röntgen cihazları, klinik dekorasyonu ve sarf malzemelerinin fiyatları her geçen gün artıyor.

Diş muayene ve tedavi ücretlerinde yüzde 57,1 artış

Türk Diş Hekimleri Birliği’nin 2023 yılı Temmuz ayında yapılan güncellemelerine göre, diş muayene ve tedavi ücretlerinde yüzde 57’lik bir artış yaşandı. Diğer hizmetlerin ortalama bedelleri ise yüzde 25,8 oranında arttı. TDB güncellemelerine göre diş tedavisinde bazı cerrahi işlemlerin 2024 yılı (KDV % 10) dahil fiyatları şöyle:

Kist operasyonu (küçük): 5.315 TL

Sinüs lifting: 6.545 TL

Diş taşı temizliği (tek çene): 1.700 TL
Gingivoplasti (tek diş): 1.615 TL

“Hastalarımız tedaviden vazgeçiyor”

Diş Hekimi Yasin Barcin 9. Köy’e yaptığı açıklamada; tedavi ücretlerinde artışın, hasta sayısındaki düşüşü tetiklediğine dikkat çekerek şöyle dedi:

Tedavi ücretlerine yansıttığımızda hasta sayımızda azalma görülmektedir. Hatta bu sebepten kapanan birçok klinik mevcuttur. Kliniklerimizde verdiğimiz kiralar fahiş seviyelerde yükselmiş durumda. Netice de hekimler ya daire ya da dükkan kiralıyorlar. Bunun yanına personel maaş ve diğer giderler de eklendiğinde durum daha da ciddi bir hal alıyor. Hastalarımızın çoğu, tedavi ücretlerini ödemeyecek seviyede. Bunlar da bize hasta kaybı olarak geri dönmekte. Bu durum hekimlerin gelirine yansıyor. Hastalarımız birçok tedaviden vazgeçiyor.

Yasin Barcin

Tedavi sorunu ve atama bekleyen diş hekimleri

Gelirlerin, diş hekimlerinin giderlerini karşılayamadığını da vurgulayan Barcin, durumu şöyle özetledi:

Bugün röntgen görüntüleme cihazları (Panoramik film/Periepikal film ) ve 2 üniteli standart bir kliniğin dekorasyon ve tüm sarf malzemeler için gerekli olan minimum tutar 2 buçuk 3 milyon civarında. Borç ya da kredilerle klinik açan arkadaşlarımız taksitleri ödemekte zorlanıyorlar. Bazı hastalarımız Ağız Diş Sağlığı Merkezi’nde aylarca sıra bulamıyor. ADSM’lerde hekim arkadaşlarımızın durmaksızın çalışmalarına rağmen yeterli olamıyor. Türkiye’de ciddi bir ağız ve diş sağlığı sorunu var. Dışarıda tedavi olmak isteyen milyonlarca hasta varken atamayı bekleyen hekim sayısı on binleri buluyor. Kamudaki hekimin MHRS’den kendine gelen hastalara bakma süresi, hasta sayısı çok olduğu için düşüyor. Herhangi bir kanal tedavisi 40 dakika – 1 saat arasındadır. Devlet hastanelerinde hangi hekim olursa olsun ‘20 dakikada yap’ denildiği zaman sağlıklı bir sonuç olmayacaktır.

“Sahte hekim ve kliniklerle mücadele edilmeli”

Mücadele edilmesi gereken kritik durumların başında sahte klinik ve tedavilerin geldiğini de belirten Barcin, kendi kliniğine gelen hastaların birkaçında sahte tedavi ve işlemler sonucunda bu mağduriyeti yaşayan hastalarda ciddi diş hasarları ve uzun süreli tedavilerin gerçekleştiğine dikkat çekti:

Hekim olmaya çalışan şahıslar tarafından yapılan yanlış izlenimler neticesinde ciddi problemlerle hastalar bize başvurmaktadır. Bunun önüne geçilmeli. Sağlık bir ticaret aracı değildir. Diş hekimliği fakültesinden mezun olmayan hiç kimsenin ağız ve diş sağlığı tedavisi yapmaya hakkı yoktur. Para için yapılan bu tarz uygulamalar, hastalarımıza sağlık kaybı ve maddi kayıp olarak dönmektedir.”

“Maddi durumumuz yeterli değil, özele para veremiyoruz”

Diş tedavisi için gittiği hastanede 9. Köy’e konuşan hasta Ayşenur Demir de uzun süredir diş tedavisini yaptırabilmek için MHRS sistemi üzerinden sıra beklediğini söyledi. Devlet hastanesinden randevu almanın ciddi bir sorun teşkil ettiğini belirten Demir, yapılan tedavileri de yetersiz bulduğunu dile getirdi:

Randevu sorunu ülkedeki bütün hastanelerde süren bir sorun haline geldi. Hangi kliniğe gitsek randevu sorunu var. 15-20 dakika da diş tedavisi olamaz, bundan sağlıklı bir sonuç bekleyemeyiz. Diş tedavileri özel kliniklerde çok pahalı. Maddi durumumuz yeterli değil, özele para veremiyoruz. Dişlerimizi tedavi ettirmezsek durum bizim için daha kötü. Dolgu ücretleri bile oldukça pahalı. Herkes özele para veremiyor. ADSM’lerde iyileştirmeler yapılmalı, insanlar ağız ve diş tedavisinden mahrum bırakılmamalı.

Emel Eroğlu Uzer

“Diş hekimi emeği ucuzladı”

Türk Diş Hekimleri  Birliği Genel Sekreteri Emel Eroğlu Uzer ise artan diş hekimi sayısı nedeniyle diş hekimi emeğinin ucuzladığını belirtti. Uzer, “Ücretli çalışan diş hekimlerinin gelirleri azaldı” diyerek, kamuda da yüksek vergi dilimleri nedeniyle zaten düşen temel maaş ve ilave ödemelerdeki artış oranlarının yüksek enflasyonu karşılamadığına vurgu yaptı:

Ülkemizde SGK İstatistik yıllığına bakıldığında nüfusun yüzde 99,2’sinin Genel Sağlık Sigortası kapsamında olduğu görülmektedir. Bu durum GSS öncesi döneme göre kamu sağlık sigortasına erişimin önemli oranda arttığını ortaya koymakla birlikte, önemli olan hizmete erişimin mümkün olup olmadığıdır. GSS kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için prim ödeme gün sayısı, kısa ve uzun vadeli sigorta primleri dahil GSS prim borcunun bulunmaması, bazı hizmetler veya mallar için hizmet kullanım sırasında cepten ödeme yapmak gerekmektedir. Prim borcu nedeniyle sağlık hizmetlerine erişememe sorununun yarattığı kamuoyu tepkisi birkaç yıl arayla çıkarılan aflar ile yeniden yapılandırılan borçlarla çözülmeye çalışılmıştır.”

“Ağız diş sağlığı yoksullukla yakından ilişkilidir”

Sağlık Bakanlığı’nın, koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerini öncelemesi gerektiğine dikkat çeken Uzer, “Halkın sağlıklı diş tedavi hizmetine ulaşmasını sağlamalıdır. Son 10 yılda kamuda çalışan diş hekimi sayısı ve sağlık kuruluşu sayısı artmış olsa bile, GSS kapsamındaki hastaların talebini karşılamaktan uzaktır” dedi.

 

Verilen hizmetlerin niteliğinin diş hekimlerinin uygulamalarından bağımsız olarak, mevcut sistemin özel veya kamu için de olumsuz koşulları nedeniyle sorgulanabileceğini söyleyen Uzer, şöyle devam etti:

Son 2 yıl içerisinde protetik tedavilerden alınan katkı paylarında üst üste yapılan ciddi artışlar, artan yoksullukla birlikte hizmete ulaşımda önemli bir engeldir. Ağız diş sağlığı sorunları yoksullukla yakından ilişkilidir. Hizmete en çok ve gerçekten ihtiyacı olanlar, hizmete erişimi en zor olan toplumsal kesimlerdir. Ağız ve diş sağlığı olmadan ülkelerin sağlık sistemlerinin performanslarını yükseltmek mümkün değildir. Ağız diş sağlığı hizmetlerinde ulusal bir ağız diş sağlığı politikasının olmaması, sosyal devletin gereği olan koruyucu diş hekimliğinin kamu hizmetlerinde öncelenmemesi, hiçbir iyileşme yaratmamaktadır. Önü alınamayan fakülte açılışları, kontenjanların da arttırılması ile ortaya çıkan son derece olumsuz tabloda siyasi popülizmin diş hekimliği mesleğini ve ülke gerçeklerini, taşınamaz noktaya getirmektedir. Akademik kadroların fakülte ve öğrenci sayılarına orantılı olarak artmaması, diş hekimliği eğitiminin niteliğini düşürmekle birlikte etik, deontolojik ve malpraktis sorunlarına ilişkin risk oranını da giderek yükseltmektedir.”

Özlük haklarından yoksun ücretli çalışanlar

Sağlık Bakanlığı’nın 2022 yılındaki sağlık istatistiklerini de aktaran Uzer, diş hekimlerine başvuru sıklığının yıllardır 0,9’larda devam ettiğini fakat bu oranın şimdilerde 0,62 adet olarak seyrettiğini belirtti. Uzer, “Üzerinde durduğumuz oranlar ülkedeki ağız diş sağlığı sorunlarındaki ciddiyeti gösterirken, önemli bir yatırım gerektiren serbest çalışma olanaklarını da kısıtlamaktadır. Bununla birlikte, koruyucu sağlık hizmetleri yerine yeterli kadrolar olmaksızın, tedavi edici hizmetleri önceleyen Sağlık Bakanlığı’nı, eğitim sorumluluğundan çok, hasta tedavisi konusunda piyasa koşulları ile rekabet eden diş hekimliği fakülteleri ve ihtiyaçtan çok daha fazla fakültelerin açılmasıyla kamu kaynaklarını ve yetişmiş insan gücünü yok eden YÖK’ü, ülkemizdeki ağız diş sağlığındaki bu sistemsizliğinin baş aktörleri ve esas sorumlusu olarak görüyoruz” dedi.

Ağız-diş sağlığının genel sağlığın bütüncül bir bileşeni ve bir sağlık hakkı olduğu da hatırlatan Uzer, şöyle konuştu:

Bu nedenle diş hekimliği genel sağlık hizmetlerinden ayrı bir yapıda örgütlenmiştir. Sağlık reformları, ağız-diş sağlığındaki pazar mekanizmalarını güçlendirmeyi ama aynı zamanda da düzenlemeyi amaçlamaktadır. Reformlarda düzenleme ile kastedilen, pazarın tersine hareket eden veya küçük çapta faaliyet gösteren unsurları ortadan kaldırarak ortamı büyük sermayeye hazırlamaktır. Bu çerçevede Türkiye’de de yapılan yasal düzenlemelerle meslek dışı sermayenin diş hekimliğine girişi sağlanmıştır. 10-15 yıl öncesine kadar %86’sı kendi hesabına çalışan diş hekimlerinin yarısından çoğu bugün özelde ya da kamuda özlük haklarından yoksun ücretli çalışan haline gelmiştir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.