kitap fuarı

Prof. Dr. Pekdemir: Aşılar sayesinde pandemiden kurtulduk!

SAĞLIK 10.01.2025 - 17:17, Güncelleme: 10.01.2025 - 17:17
 

Prof. Dr. Pekdemir: Aşılar sayesinde pandemiden kurtulduk!

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dâhili Tıp Bilimleri Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Pekdemir, kalp hastalıkları risk faktörlerini; diyabet, yüksek tansiyon, sigara, yüksek kolesterol, hareketsiz yaşam, hızlı ve sağlıksız beslenme şeklinde sıraladı. COVID-19 aşılarının kalp krizine yol açığı söylentileri hakkında konuşan Pekdemir aşılar sayesinde pandemiden kurtulduklarını ve koronavirüsün verdiği zararlarla kıyaslandığında, aşıların yan etkilerinin önemsiz kaldığını dile getirdi. Röportaj: Burcu Ülkü
Akademik eğitiminizi tamamladıktan sonra kariyer yolculuğunuz nasıl ilerledi? Pekdemir: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra ilk görev yerim Elazığ Kapalı Cezaevi’ydi. Malatya’dan Elazığ’a gidip gelirken yapımı devam eden Turgut Özal Tıp Merkezi (TÖTM) dikkatimi çekiyordu. Bu hastanede çalışmayı çok istedim. Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) girdim ve Çocuk Sağlığı Hastalıkları Bölümü’nü kazandım. Fakat gidip başlamadım çünkü kardiyolog olmak istiyordum. Özellikle öğrencilik yıllarımda intörn ve stajyerlik dönemlerimde kardiyolojiye yönelimim yoğundu. TUS’a tekrar girerek İnönü Üniversitesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı’nı kazandım. Yaklaşık bir buçuk yıllık ihtisasımı tamamladım. Malatya SSK Hastanesi’nde kısa bir süre çalıştıktan sonra akademisyenliğe adım attım. Mersin Üniversitesinde yardımcı doçent ve doçent oldum. Bir süre Antalya Medikal Park Hastanesi’nde çalıştım. Daha sonra İnönü Üniversitesine geri döndüm. 2010 yılında profesör oldum ve hala aynı yerde mesleğime devam ediyorum. Kardiyolojiyi neden tercih ettiniz? Bu alanın sizi cezbeden yönü neydi? Pekdemir: Öğrencilik dönemimde kardiyolog olmak en büyük hayalimdi. Kardiyoloji, dahili bir branş olmasına rağmen invaziv girişimler içermesi sebebiyle yarı cerrahi bir alan olarak beni çok etkiledi. Ayrıca kardiyolojide gri alanlar yoktur; hasta geldiğinde basit tetkiklerle hastalığı hemen tespit edebilir ve tedaviye başlayabilirsiniz. Bu netlik, kardiyolojinin en sevdiğim yönlerinden biri. Özellikle akut kalp krizi yaşayan bir hastaya damar açıcı işlem yaptığınızda hastanın hemen rahatlamasını görmek, benim için mesleki açıdan tatmin edici bir deneyim. Kardiyoloji gibi yoğun bir alanda dengeyi korumak için nasıl bir destek sistemi oluşturdunuz? Pekdemir: Bu bizde zamanla bir hayat sistemi haline geliyor. Yaşantımız oluyor. Doktorluk zor ve Özverili bir meslektir. Doktorluğun diğer mesleklerden ayrı bir formu da işinizi evinize getirmenizdir. Bir de kardiyolojide bizim saatimiz yok. Gecenin herhangi bir saatinde acil vakalarımız çok oluyor. Özverili olmak gerekiyor. Kardiyolojiyi, doktorluğu sevmeden yapılabilecek bir meslek değil. “Ani Bir Göğüs Ağrılarında Hastaneye Ambulansla Gidilmelidir” Kalp krizi nedir? Kalp krizinin belirtileri nelerdir? Kalp krizi anında neler yapılmalıdır? Pekdemir: Kalp krizi, kalbin kendi kendisini besleyen damarlarının (koroner arterler) ani tıkanması nedeniyle kalp kasının beslenememesi durumudur. Bu tıkanıklık aniden ortaya çıkar ve ciddi bir göğüs ağrısıyla başlar. Tıkanan damarın beslediği alanın büyüklüğüne bağlı olarak klinik tablo değişiklik gösterir. Kalp krizi genellikle göğsü sıkıştıran bir ağrıyla başlar. Bu ağrı, kolun iç yüzüne, karın bölgesine, göğüs duvarının üst kısmına, çeneye ve sırt bölgesine yayılabilir. Beraberinde soğuk terleme olabilir. Eğer bu ağrı istirahatle geçmiyorsa ve 10-15 dakikadan uzun sürüyorsa, kalp krizi şüphesi ciddi bir şekilde değerlendirilmelidir. Genellikle hastalarda belli bir zaman periyodunda ara ara nefes darlıkları, eforla ya da herhangi bir emosyonel streste, ağır bir yemek yediğinde veya soğuk havada yürüdüğünde göğsünde sıkışma, ağrı hisseder. Hastalar bunu ihmal ederler, dikkate almazlar ve kontrole gelmezler. Bunun sonucunda aniden bir damar tıkanıklığı olduğu zaman kalp krizi başlar. Hastaların üçte ikisinde ise bu bulgular olmayabilir. Çok ani başlar. Hastanın daha önce herhangi bir şikâyeti yoktur. Ani bir göğüs ağrısıyla başlar. Bu tür durumlarda hiç vakit kaybetmeden 112 Acil Çağrı Merkezi aranmalı ve hastaneye ambulansla gidilmelidir. Kendi başına ya da bir başkasıyla hastaneye gitmek yerine 112 sağlık ekiplerinin müdahalesine olanak tanınmalıdır. Çünkü kalp krizi geçiren hastaların yüzde 15 ile 20’si ani ritim bozukluğu veya kalp durması nedeniyle transfer sırasında veya acil serviste bekleme esnasında hayatını kaybedebilmektedir. Genetik faktörler, yaş ve cinsiyet kalp hastalığını nasıl etkiler? Pekdemir: Kalp hastalıkları 45 yaş üstü ölümlerin yüzde 45’inden sorumlu. Yani 45 yaş üstü her iki insandan birisinin ölüm sebebi kalp ve kardiyovasküler hastalıklar ve kalp damarlarının tıkanıklığına yol açan ateroskleroz patoloji. Aslında bu bir yaşlılık süreci. Yaşlanmayla ortaya çıkan bir süreç. Her insan yaşlandığında damarları da yaşlanıyor. Ona bağlı olarak kalp hastalığı oluşuyor. 65 yaşından sonra ortaya çıkan kalp hastalıklarında genellikle özel bir etken aramıyoruz. Ancak erkeklerde 45, kadınlarda ise 55 yaş öncesinde görülen kalp hastalıklarında mutlaka etkileyici faktörlerin rol oynadığını vurguluyoruz. Genetik faktörlere bağlı olan kalp hastalıkları kalıtımsal bir şekilde aile bireylerinde görülebilir. Bu gibi durumlar olduğunda düzenli periyodlarla aile bireyleri kontrollerini gerçekleştirmelidir. “Sigara Kalp Hastalıklarının Gelişmesinde Ciddi Bir Etken” Kalp hastalıklarında risk faktörleri nelerdir? Günümüzde kalp hastalıklarının artışındaki en önemli sebepler nelerdir? Pekdemir: Kalp hastalıkları için risk faktörleri var. En önemli risk faktörü diyabet. Artık şeker hastalığını, kalp hastalığı eşdeğeri kabul ediyoruz. Şeker hastası olan hastaların tüm popülasyonunda ölümlerin yaklaşık yüzde 80’i kardiyovasküler sebeplerden kaynaklanmaktadır. Şeker hastalığı; kalp, göz, böbrek, beyin ve özellikle ayak damarları gibi orta ve küçük ölçekli damar yapılarında hasara yol açmaktadır. Diğer bir risk faktörü ise çağımızın ve toplumumuzun en sinsi hastalığı olan yüksek tansiyondur. Genellikle yetersiz tedavi edilir, teşhisi geç konulur ve ihmal edilir. Diğer önemli bir risk faktörü ise sigaradır. Sigara kalp hastalıklarının gelişmesinde ve kalp krizlerinin tetiklenmesinde ciddi bir etkendir. Yüksek kolesterol özellikle kötü huylu LDL kolesterolünün vücutta fazla olması ve iyi huylu HDL kolesterolünün düşük olması da kalp sağlığı açısından tehlike yaratır. Bunların yanı sıra hareketsiz yaşam tarzı, obezite, stres, üzüntü de kalp sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerdir. Günümüzde kalp hastalıklarının artışındaki en önemli sebeplerden biri hareketsizliktir. Özellikle “PTT” dediğimiz pijama, terlik, televizyon gibi. Şimdi televizyonun yerini bilgisayar ve cep telefonu aldı. Masa başı işlerde çalışma, sosyal medya kullanımının artması sonucu hareketsiz yaşam tarzı buna örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca hızlı ve sağlıksız beslenme de bu durumu daha da kötüleştiriyor ve bu beslenmenin karşılığında yeterince fiziksel efor sarf edilmiyor. Acil kardiyoloji vakalarında karar alırken hangi faktörleri dikkate alıyorsunuz? Pekdemir: Teşhis koymada çok fazla ara formülümüz yok. Hasta göğüs ağrısı şikâyetiyle geldiğinde hemen EKG’sini çekiyoruz ve kan tahlillerine bakıyoruz. Göğüs ağrısı başlamışsa Elektrokardiyografi’sinde (EKG) kalp krizi olup olmadığını neredeyse yüzde 100 doğrulukla teşhis edebiliyoruz. Eğer hastada EKG değişikliği yoksa kan değerleri normalse ancak şikâyetler çok tipik bir şekilde tarif ediliyorsa ve acil bir müdahale gerekiyorsa anjiyoyu, hastanın hikâyesine göre yapıyoruz. Hastadan iyi bir anemnez (hastalık öyküsü) veriyorsa hastaya hemen teşhis koyabilecek yöntemlerimiz var. Teşhis amaçlı olarak, EKG, muayene ve basit kan tahlilleri yaparak ilerliyoruz. Genelde teşhis yüzde yüz doğrulukla konur. Nadiren atlanabilir ancak teşhis genellikle hatasız bir şekilde konulmuş olur. Hasta, göğüs ağrısı veya benzer şikâyetlerle geldiğinde sağlık ocağı şartlarında dahi yapılabilecek basit testlerle kalp hastalığı teşhis edilebilir. COVID-19'un kalp hastalıkları üzerindeki etkisi nedir? Pekdemir: COVID-19 bir zatürre çeşidiydi ve akciğerleri tutuyordu. COVID-19'un istatistiklerine bakıldığında en yüksek ölüm oranlarına sahip hastalar; kalp hastalıkları, diyabet, dolaşım sistemi hastalıkları gibi en büyük risk grupları olanlar oluşturuyordu. Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalıkları (KOAH) ve akciğer hastalıkları dahi bu gruplardan sonra geliyordu. Burada sadece COVID-19 pandemisine bağlamamak gerekir. İnflüanza gibi gribal tüm enfeksiyonlarda da kalp krizi riski artar, dolaşım bozuklukları ve emboli riski yükselir. Çünkü vücudumuzda damarlarımızda bulunan endotel adı verilen bir tabaka var. Bu tabaka kanın damar içerisindeki akışkanlığını sağlar. Ancak enfeksiyonlar, damarın endotel yapısını bozarak bu düzeni olumsuz etkiler. Bu da damar sağlığını ve kan akışını tehdit eder. Bu durum akciğerlerde, kalpte, boğazda ve diğer vücut damarlarında da bozulmalara yol açar. Özellikle gribal enfeksiyonların pik yaptığı mevsimlerde kalp krizleri de artar. “Aşı, İnsanların Pandemiden Çıkmasını Sağladı” COVID-19 aşılarının kalp krizine yol açığı söylentileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Pekdemir: Piyasada aşı karşıtlığı diye bir şey var. Aşı karşıtlığı çok yanlış bir şey. Bugün çocuklar kızamık, çiçek hastalığı, kabakulak ve kuduz gibi hastalıklarla karşılaşmıyorsa ve dünya genelindeki çocuk ölümleri bu kadar azalmışsa bunu aşılara borçluyuz. Grip aşıları da keza öyle. Özellikle akciğer hastaları ve kalp hastalarına mutlaka grip aşıları öneriyoruz. Korona virüs aşılarına gelirsek dünya büyük ve ani bir şekilde bir pandemiyle karşılaştı. Burada tek dezavantajı vardı. Çok hızlı hareket etmek zorundaydık. Bir ilacın ilaç olabilmesi, bir aşının aşı olabilmesi için bazı süreçlerden geçmesi gerekiyor. Bu süreçler arasında hayvan deneyleri ve faz çalışmaları; faz 1, faz 2, faz 3, faz 4 yer alır. Ancak pandemi sürecinde bu fazların birçoğu hızla atlanarak aşıya yönelik hızlı bir adım atıldı. Çünkü dünya tamamen kilitlenmişti. Doğru da yaptılar. Bugün bu aşılar sayesinde bizler pandemiden kurtulduk. Bu aşıların kendine has spesifik komplikasyonları olup olmadığı konusunda, aşı mantığını anlamak önemlidir. Aşı mantığı, enfeksiyona yol açacak viral veya bakteriyel etkenin, hastalık yapıcı düzeyi düşürülmüş şekilde insan vücuduna enjekte edilerek kontrollü bir hastalık yapılmasıdır. Her ilacın mutlaka yan etkileri vardır. Ama ben bununla ilgili birebir bir bilimsel makale okumadım. 3 doz Biontech aşısı vurulmuş biri olarak söyleyebilirim ki aşı lazımdı, yapıldı ve insanların bu pandemiden çıkmasını sağladı. Aşıların çok ciddi bir komplikasyona yol açtığını görmedim. Koronavirüsün verdiği zararlarla kıyaslandığında, aşıların yan etkileri önemsiz kalır. Aşı karşıtlarının gündeme getirdiği ve yaymaya çalıştığı olumsuz söylemleri doğru bulmuyorum ve bunlara prim vermek istemiyorum. Şu anda da olsam yine aşılanırım. Yapay zekâ ve robotik cerrahinin kardiyovasküler tedavilerdeki rolü nedir? Pekdemir: Tıp teknolojileri baş döndürücü bir şekilde gelişiyor. Şu anda başladığım döneme kıyasla görüntüleme yöntemleri ve cihazlar çok daha gelişmiş seviyelere geldi ve çok daha detaylı incelemeler yapabiliyoruz. İleri dönemde, robotik cerrahi sayesinde teşhisin çok daha kolay ve hızlı olacağına inanıyorum. Özellikle koroner anjiyografi gibi geleneksel yöntemlerin yerini, çok daha pratik hale gelmiş tomografik anjiyo gibi yöntemler alacak. Bu sayede hastaları daha az yorarak onlara çok basit ve konforlu bir şekilde teşhis koyma imkânımız olacak. Eskiden bypass ve kalp kapak cerrahisi gibi ağır operasyonlar gerektiren hastaların yüzde 90'ı cerrahi müdahale geçirirken şimdi bu oran çok daha düşük. Yüzde 90'ını robotik cerrahiyle ya da robotik sayılabilecek yöntemlerle tedavi edebiliyoruz. Cerrahi müdahaleler giderek azalıyor. Örneğin, kalp kapaklarını değiştirebiliyoruz veya kalp kapaklarına mandal takarak kalp yetmezliklerini düzeltebiliyoruz. Ayrıca aort gibi büyük cerrahi gerektiren bölgelere stent yerleştirebiliyoruz. Günümüzde stent görüntüleme teknolojisi çok gelişti ve birçok hastayı bypassa göndermeden, damarlarını çok iyi bir şekilde tedavi edebiliyoruz. Özellikle damar yapısı bozuk olmayan, bazen şeker hastası olan hastalar bile tedavi edilebiliyor. Açık cerrahinin yerine robotik cerrahiler ve minimal non-invaziv dediğimiz küçük robotik cerrahiler gittikçe gelişiyor. Hem kardiyoloji hem de robotik cerrahinin bu alandaki ilerlemeleri oldukça umut verici ve gelecekte çok daha yaygın hale gelecek. “Hastanelerde Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri Kurmalı” Kalp sağlığıyla ilgili yaygın yanlış anlayışlar nelerdir? Bun yanlışları düzeltmek için nasıl bir eğitim ve farkındalık sağlanabilir? Pekdemir: Türkiye’de hastanelerin en büyük eksikliklerinden biri hem hastalara hem de topluma yeterli bilgilendirme yapılmaması. Örneğin, şeker hastalığını teşhis etmek önemli ancak bunun ötesine geçerek hastaların kendi tedavilerine nasıl katkıda bulunacaklarını, ilaçlarını nasıl kullanacaklarını ve yaşam tarzlarında yapmaları gereken değişiklikleri de öğretmek gerekiyor. Aynı şekilde kalp krizi geçiren bir hastanın, kriz sonrası neler yapması gerektiğinin rehabilitasyon merkezleri tarafından anlatılması gerekiyor. Kalp yetmezliği olan bir hastayı günlerce yoğun bakımda tedavi eder, vücudundaki fazla sıvıyı atar ve toparlarsınız. Hasta, evde tedavi edilebilecek duruma gelir. Hastaya bu süreçte yeterli bilgilendirme yapılmadığı takdirde, ilaçlarını düzgün kullanmaz veya önerilen beslenme düzenine uymaz. Bu durumda hasta daha ağır bir tabloyla hastaneye geri döner. Hastaların hastalıklarını ve tedavi süreçlerini anlamaları, tedaviyle ne kazanacaklarını veya kazanamayacaklarını öğrenmeleri açısından rehabilitasyon ve hasta eğitimi hayati önem taşır. Devlet ve üniversite hastanelerindeki yoğun tempo nedeniyle günlük hasta bakımında rehabilitasyon süreçlerine yeterince vakit ayrılamıyor. Bu nedenle il sağlık müdürlüklerinin hastanelerde teşhis almış hastalara yönelik, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri kurmaları gerekiyor. Her hastalıkta önemli olan kişi, ilk önce kendisinin doktorudur. Bu farkındalığı oluşturacak planlamalar yapılabilir. Tıp öğrencilerine, mesleki açıdan başarılı ve tatmin edici bir kariyer için hangi tavsiyelerde bulunursunuz? Pekdemir: Doktorluk belirli bir eğitim ve zekâ seviyesi gerektiriyor. Türkiye’de yüzde birlik dilim, tıp fakültelerini tercih ediyor. Bu durum, ülkemizin ekonomik koşullarından dolayı tıbbın iş ve kazanç garantisi sunan bir meslek olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Bence tıbbın esası mühendisliktir. Mühendislik olmadan tıp mümkün olmaz ve bu iki alanın koordineli bir şekilde çalışması gerekir. Tıp öğrencileri belirli bir alanda doktor olabilirler ancak önce yaptıkları işi sevmeleri gerekir. Önemli bir meslek olan doktorluğu mühendislik perspektifiyle değerlendirmelerini tavsiye ederim. Eğer bilim insanı olmak istiyorlarsa da mutlaka tıbbın temel bilimlerinden bir alanda çalışmayı düşünmeliler. Ayrıca tıp mesleğini icra edecek bireyler, sosyal hayatlarında ve ailelerine karşı özveride bulunmaları gerekecek. Eğer bunları göze alabiliyorlarsa, bu mesleği seçmeliler. Ben bu mesleği seviyorum. Dünyaya bir daha gelsem, yine doktor olmak isterdim. Röportaj: Burcu Ülkü Fotoğraf: Ali Uygar Koca  
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dâhili Tıp Bilimleri Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Pekdemir, kalp hastalıkları risk faktörlerini; diyabet, yüksek tansiyon, sigara, yüksek kolesterol, hareketsiz yaşam, hızlı ve sağlıksız beslenme şeklinde sıraladı. COVID-19 aşılarının kalp krizine yol açığı söylentileri hakkında konuşan Pekdemir aşılar sayesinde pandemiden kurtulduklarını ve koronavirüsün verdiği zararlarla kıyaslandığında, aşıların yan etkilerinin önemsiz kaldığını dile getirdi. Röportaj: Burcu Ülkü

Akademik eğitiminizi tamamladıktan sonra kariyer yolculuğunuz nasıl ilerledi?

Pekdemir: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra ilk görev yerim Elazığ Kapalı Cezaevi’ydi. Malatya’dan Elazığ’a gidip gelirken yapımı devam eden Turgut Özal Tıp Merkezi (TÖTM) dikkatimi çekiyordu. Bu hastanede çalışmayı çok istedim. Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) girdim ve Çocuk Sağlığı Hastalıkları Bölümü’nü kazandım. Fakat gidip başlamadım çünkü kardiyolog olmak istiyordum. Özellikle öğrencilik yıllarımda intörn ve stajyerlik dönemlerimde kardiyolojiye yönelimim yoğundu. TUS’a tekrar girerek İnönü Üniversitesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı’nı kazandım. Yaklaşık bir buçuk yıllık ihtisasımı tamamladım. Malatya SSK Hastanesi’nde kısa bir süre çalıştıktan sonra akademisyenliğe adım attım. Mersin Üniversitesinde yardımcı doçent ve doçent oldum. Bir süre Antalya Medikal Park Hastanesi’nde çalıştım. Daha sonra İnönü Üniversitesine geri döndüm. 2010 yılında profesör oldum ve hala aynı yerde mesleğime devam ediyorum.

Kardiyolojiyi neden tercih ettiniz? Bu alanın sizi cezbeden yönü neydi?

Pekdemir: Öğrencilik dönemimde kardiyolog olmak en büyük hayalimdi. Kardiyoloji, dahili bir branş olmasına rağmen invaziv girişimler içermesi sebebiyle yarı cerrahi bir alan olarak beni çok etkiledi. Ayrıca kardiyolojide gri alanlar yoktur; hasta geldiğinde basit tetkiklerle hastalığı hemen tespit edebilir ve tedaviye başlayabilirsiniz. Bu netlik, kardiyolojinin en sevdiğim yönlerinden biri. Özellikle akut kalp krizi yaşayan bir hastaya damar açıcı işlem yaptığınızda hastanın hemen rahatlamasını görmek, benim için mesleki açıdan tatmin edici bir deneyim.

Kardiyoloji gibi yoğun bir alanda dengeyi korumak için nasıl bir destek sistemi oluşturdunuz?

Pekdemir: Bu bizde zamanla bir hayat sistemi haline geliyor. Yaşantımız oluyor. Doktorluk zor ve Özverili bir meslektir. Doktorluğun diğer mesleklerden ayrı bir formu da işinizi evinize getirmenizdir. Bir de kardiyolojide bizim saatimiz yok. Gecenin herhangi bir saatinde acil vakalarımız çok oluyor. Özverili olmak gerekiyor. Kardiyolojiyi, doktorluğu sevmeden yapılabilecek bir meslek değil.

“Ani Bir Göğüs Ağrılarında Hastaneye Ambulansla Gidilmelidir”

Kalp krizi nedir? Kalp krizinin belirtileri nelerdir? Kalp krizi anında neler yapılmalıdır?

Pekdemir: Kalp krizi, kalbin kendi kendisini besleyen damarlarının (koroner arterler) ani tıkanması nedeniyle kalp kasının beslenememesi durumudur. Bu tıkanıklık aniden ortaya çıkar ve ciddi bir göğüs ağrısıyla başlar. Tıkanan damarın beslediği alanın büyüklüğüne bağlı olarak klinik tablo değişiklik gösterir. Kalp krizi genellikle göğsü sıkıştıran bir ağrıyla başlar. Bu ağrı, kolun iç yüzüne, karın bölgesine, göğüs duvarının üst kısmına, çeneye ve sırt bölgesine yayılabilir. Beraberinde soğuk terleme olabilir. Eğer bu ağrı istirahatle geçmiyorsa ve 10-15 dakikadan uzun sürüyorsa, kalp krizi şüphesi ciddi bir şekilde değerlendirilmelidir. Genellikle hastalarda belli bir zaman periyodunda ara ara nefes darlıkları, eforla ya da herhangi bir emosyonel streste, ağır bir yemek yediğinde veya soğuk havada yürüdüğünde göğsünde sıkışma, ağrı hisseder. Hastalar bunu ihmal ederler, dikkate almazlar ve kontrole gelmezler. Bunun sonucunda aniden bir damar tıkanıklığı olduğu zaman kalp krizi başlar. Hastaların üçte ikisinde ise bu bulgular olmayabilir. Çok ani başlar. Hastanın daha önce herhangi bir şikâyeti yoktur. Ani bir göğüs ağrısıyla başlar. Bu tür durumlarda hiç vakit kaybetmeden 112 Acil Çağrı Merkezi aranmalı ve hastaneye ambulansla gidilmelidir. Kendi başına ya da bir başkasıyla hastaneye gitmek yerine 112 sağlık ekiplerinin müdahalesine olanak tanınmalıdır. Çünkü kalp krizi geçiren hastaların yüzde 15 ile 20’si ani ritim bozukluğu veya kalp durması nedeniyle transfer sırasında veya acil serviste bekleme esnasında hayatını kaybedebilmektedir.

Genetik faktörler, yaş ve cinsiyet kalp hastalığını nasıl etkiler?

Pekdemir: Kalp hastalıkları 45 yaş üstü ölümlerin yüzde 45’inden sorumlu. Yani 45 yaş üstü her iki insandan birisinin ölüm sebebi kalp ve kardiyovasküler hastalıklar ve kalp damarlarının tıkanıklığına yol açan ateroskleroz patoloji. Aslında bu bir yaşlılık süreci. Yaşlanmayla ortaya çıkan bir süreç. Her insan yaşlandığında damarları da yaşlanıyor. Ona bağlı olarak kalp hastalığı oluşuyor. 65 yaşından sonra ortaya çıkan kalp hastalıklarında genellikle özel bir etken aramıyoruz. Ancak erkeklerde 45, kadınlarda ise 55 yaş öncesinde görülen kalp hastalıklarında mutlaka etkileyici faktörlerin rol oynadığını vurguluyoruz. Genetik faktörlere bağlı olan kalp hastalıkları kalıtımsal bir şekilde aile bireylerinde görülebilir. Bu gibi durumlar olduğunda düzenli periyodlarla aile bireyleri kontrollerini gerçekleştirmelidir.

“Sigara Kalp Hastalıklarının Gelişmesinde Ciddi Bir Etken”

Kalp hastalıklarında risk faktörleri nelerdir? Günümüzde kalp hastalıklarının artışındaki en önemli sebepler nelerdir?

Pekdemir: Kalp hastalıkları için risk faktörleri var. En önemli risk faktörü diyabet. Artık şeker hastalığını, kalp hastalığı eşdeğeri kabul ediyoruz. Şeker hastası olan hastaların tüm popülasyonunda ölümlerin yaklaşık yüzde 80’i kardiyovasküler sebeplerden kaynaklanmaktadır. Şeker hastalığı; kalp, göz, böbrek, beyin ve özellikle ayak damarları gibi orta ve küçük ölçekli damar yapılarında hasara yol açmaktadır. Diğer bir risk faktörü ise çağımızın ve toplumumuzun en sinsi hastalığı olan yüksek tansiyondur. Genellikle yetersiz tedavi edilir, teşhisi geç konulur ve ihmal edilir. Diğer önemli bir risk faktörü ise sigaradır. Sigara kalp hastalıklarının gelişmesinde ve kalp krizlerinin tetiklenmesinde ciddi bir etkendir. Yüksek kolesterol özellikle kötü huylu LDL kolesterolünün vücutta fazla olması ve iyi huylu HDL kolesterolünün düşük olması da kalp sağlığı açısından tehlike yaratır. Bunların yanı sıra hareketsiz yaşam tarzı, obezite, stres, üzüntü de kalp sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerdir. Günümüzde kalp hastalıklarının artışındaki en önemli sebeplerden biri hareketsizliktir. Özellikle “PTT” dediğimiz pijama, terlik, televizyon gibi. Şimdi televizyonun yerini bilgisayar ve cep telefonu aldı. Masa başı işlerde çalışma, sosyal medya kullanımının artması sonucu hareketsiz yaşam tarzı buna örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca hızlı ve sağlıksız beslenme de bu durumu daha da kötüleştiriyor ve bu beslenmenin karşılığında yeterince fiziksel efor sarf edilmiyor.

Acil kardiyoloji vakalarında karar alırken hangi faktörleri dikkate alıyorsunuz?

Pekdemir: Teşhis koymada çok fazla ara formülümüz yok. Hasta göğüs ağrısı şikâyetiyle geldiğinde hemen EKG’sini çekiyoruz ve kan tahlillerine bakıyoruz. Göğüs ağrısı başlamışsa Elektrokardiyografi’sinde (EKG) kalp krizi olup olmadığını neredeyse yüzde 100 doğrulukla teşhis edebiliyoruz. Eğer hastada EKG değişikliği yoksa kan değerleri normalse ancak şikâyetler çok tipik bir şekilde tarif ediliyorsa ve acil bir müdahale gerekiyorsa anjiyoyu, hastanın hikâyesine göre yapıyoruz. Hastadan iyi bir anemnez (hastalık öyküsü) veriyorsa hastaya hemen teşhis koyabilecek yöntemlerimiz var. Teşhis amaçlı olarak, EKG, muayene ve basit kan tahlilleri yaparak ilerliyoruz. Genelde teşhis yüzde yüz doğrulukla konur. Nadiren atlanabilir ancak teşhis genellikle hatasız bir şekilde konulmuş olur. Hasta, göğüs ağrısı veya benzer şikâyetlerle geldiğinde sağlık ocağı şartlarında dahi yapılabilecek basit testlerle kalp hastalığı teşhis edilebilir.

COVID-19'un kalp hastalıkları üzerindeki etkisi nedir?

Pekdemir: COVID-19 bir zatürre çeşidiydi ve akciğerleri tutuyordu. COVID-19'un istatistiklerine bakıldığında en yüksek ölüm oranlarına sahip hastalar; kalp hastalıkları, diyabet, dolaşım sistemi hastalıkları gibi en büyük risk grupları olanlar oluşturuyordu. Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalıkları (KOAH) ve akciğer hastalıkları dahi bu gruplardan sonra geliyordu. Burada sadece COVID-19 pandemisine bağlamamak gerekir. İnflüanza gibi gribal tüm enfeksiyonlarda da kalp krizi riski artar, dolaşım bozuklukları ve emboli riski yükselir. Çünkü vücudumuzda damarlarımızda bulunan endotel adı verilen bir tabaka var. Bu tabaka kanın damar içerisindeki akışkanlığını sağlar. Ancak enfeksiyonlar, damarın endotel yapısını bozarak bu düzeni olumsuz etkiler. Bu da damar sağlığını ve kan akışını tehdit eder. Bu durum akciğerlerde, kalpte, boğazda ve diğer vücut damarlarında da bozulmalara yol açar. Özellikle gribal enfeksiyonların pik yaptığı mevsimlerde kalp krizleri de artar.

“Aşı, İnsanların Pandemiden Çıkmasını Sağladı”

COVID-19 aşılarının kalp krizine yol açığı söylentileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Pekdemir: Piyasada aşı karşıtlığı diye bir şey var. Aşı karşıtlığı çok yanlış bir şey. Bugün çocuklar kızamık, çiçek hastalığı, kabakulak ve kuduz gibi hastalıklarla karşılaşmıyorsa ve dünya genelindeki çocuk ölümleri bu kadar azalmışsa bunu aşılara borçluyuz. Grip aşıları da keza öyle. Özellikle akciğer hastaları ve kalp hastalarına mutlaka grip aşıları öneriyoruz. Korona virüs aşılarına gelirsek dünya büyük ve ani bir şekilde bir pandemiyle karşılaştı. Burada tek dezavantajı vardı. Çok hızlı hareket etmek zorundaydık. Bir ilacın ilaç olabilmesi, bir aşının aşı olabilmesi için bazı süreçlerden geçmesi gerekiyor. Bu süreçler arasında hayvan deneyleri ve faz çalışmaları; faz 1, faz 2, faz 3, faz 4 yer alır. Ancak pandemi sürecinde bu fazların birçoğu hızla atlanarak aşıya yönelik hızlı bir adım atıldı. Çünkü dünya tamamen kilitlenmişti. Doğru da yaptılar. Bugün bu aşılar sayesinde bizler pandemiden kurtulduk. Bu aşıların kendine has spesifik komplikasyonları olup olmadığı konusunda, aşı mantığını anlamak önemlidir. Aşı mantığı, enfeksiyona yol açacak viral veya bakteriyel etkenin, hastalık yapıcı düzeyi düşürülmüş şekilde insan vücuduna enjekte edilerek kontrollü bir hastalık yapılmasıdır. Her ilacın mutlaka yan etkileri vardır. Ama ben bununla ilgili birebir bir bilimsel makale okumadım. 3 doz Biontech aşısı vurulmuş biri olarak söyleyebilirim ki aşı lazımdı, yapıldı ve insanların bu pandemiden çıkmasını sağladı. Aşıların çok ciddi bir komplikasyona yol açtığını görmedim. Koronavirüsün verdiği zararlarla kıyaslandığında, aşıların yan etkileri önemsiz kalır. Aşı karşıtlarının gündeme getirdiği ve yaymaya çalıştığı olumsuz söylemleri doğru bulmuyorum ve bunlara prim vermek istemiyorum. Şu anda da olsam yine aşılanırım.

Yapay zekâ ve robotik cerrahinin kardiyovasküler tedavilerdeki rolü nedir?

Pekdemir: Tıp teknolojileri baş döndürücü bir şekilde gelişiyor. Şu anda başladığım döneme kıyasla görüntüleme yöntemleri ve cihazlar çok daha gelişmiş seviyelere geldi ve çok daha detaylı incelemeler yapabiliyoruz. İleri dönemde, robotik cerrahi sayesinde teşhisin çok daha kolay ve hızlı olacağına inanıyorum. Özellikle koroner anjiyografi gibi geleneksel yöntemlerin yerini, çok daha pratik hale gelmiş tomografik anjiyo gibi yöntemler alacak. Bu sayede hastaları daha az yorarak onlara çok basit ve konforlu bir şekilde teşhis koyma imkânımız olacak. Eskiden bypass ve kalp kapak cerrahisi gibi ağır operasyonlar gerektiren hastaların yüzde 90'ı cerrahi müdahale geçirirken şimdi bu oran çok daha düşük. Yüzde 90'ını robotik cerrahiyle ya da robotik sayılabilecek yöntemlerle tedavi edebiliyoruz. Cerrahi müdahaleler giderek azalıyor. Örneğin, kalp kapaklarını değiştirebiliyoruz veya kalp kapaklarına mandal takarak kalp yetmezliklerini düzeltebiliyoruz. Ayrıca aort gibi büyük cerrahi gerektiren bölgelere stent yerleştirebiliyoruz. Günümüzde stent görüntüleme teknolojisi çok gelişti ve birçok hastayı bypassa göndermeden, damarlarını çok iyi bir şekilde tedavi edebiliyoruz. Özellikle damar yapısı bozuk olmayan, bazen şeker hastası olan hastalar bile tedavi edilebiliyor. Açık cerrahinin yerine robotik cerrahiler ve minimal non-invaziv dediğimiz küçük robotik cerrahiler gittikçe gelişiyor. Hem kardiyoloji hem de robotik cerrahinin bu alandaki ilerlemeleri oldukça umut verici ve gelecekte çok daha yaygın hale gelecek.

“Hastanelerde Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri Kurmalı”

Kalp sağlığıyla ilgili yaygın yanlış anlayışlar nelerdir? Bun yanlışları düzeltmek için nasıl bir eğitim ve farkındalık sağlanabilir?

Pekdemir: Türkiye’de hastanelerin en büyük eksikliklerinden biri hem hastalara hem de topluma yeterli bilgilendirme yapılmaması. Örneğin, şeker hastalığını teşhis etmek önemli ancak bunun ötesine geçerek hastaların kendi tedavilerine nasıl katkıda bulunacaklarını, ilaçlarını nasıl kullanacaklarını ve yaşam tarzlarında yapmaları gereken değişiklikleri de öğretmek gerekiyor. Aynı şekilde kalp krizi geçiren bir hastanın, kriz sonrası neler yapması gerektiğinin rehabilitasyon merkezleri tarafından anlatılması gerekiyor. Kalp yetmezliği olan bir hastayı günlerce yoğun bakımda tedavi eder, vücudundaki fazla sıvıyı atar ve toparlarsınız. Hasta, evde tedavi edilebilecek duruma gelir. Hastaya bu süreçte yeterli bilgilendirme yapılmadığı takdirde, ilaçlarını düzgün kullanmaz veya önerilen beslenme düzenine uymaz. Bu durumda hasta daha ağır bir tabloyla hastaneye geri döner. Hastaların hastalıklarını ve tedavi süreçlerini anlamaları, tedaviyle ne kazanacaklarını veya kazanamayacaklarını öğrenmeleri açısından rehabilitasyon ve hasta eğitimi hayati önem taşır. Devlet ve üniversite hastanelerindeki yoğun tempo nedeniyle günlük hasta bakımında rehabilitasyon süreçlerine yeterince vakit ayrılamıyor. Bu nedenle il sağlık müdürlüklerinin hastanelerde teşhis almış hastalara yönelik, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri kurmaları gerekiyor. Her hastalıkta önemli olan kişi, ilk önce kendisinin doktorudur. Bu farkındalığı oluşturacak planlamalar yapılabilir.

Tıp öğrencilerine, mesleki açıdan başarılı ve tatmin edici bir kariyer için hangi tavsiyelerde bulunursunuz?

Pekdemir: Doktorluk belirli bir eğitim ve zekâ seviyesi gerektiriyor. Türkiye’de yüzde birlik dilim, tıp fakültelerini tercih ediyor. Bu durum, ülkemizin ekonomik koşullarından dolayı tıbbın iş ve kazanç garantisi sunan bir meslek olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Bence tıbbın esası mühendisliktir. Mühendislik olmadan tıp mümkün olmaz ve bu iki alanın koordineli bir şekilde çalışması gerekir. Tıp öğrencileri belirli bir alanda doktor olabilirler ancak önce yaptıkları işi sevmeleri gerekir. Önemli bir meslek olan doktorluğu mühendislik perspektifiyle değerlendirmelerini tavsiye ederim. Eğer bilim insanı olmak istiyorlarsa da mutlaka tıbbın temel bilimlerinden bir alanda çalışmayı düşünmeliler. Ayrıca tıp mesleğini icra edecek bireyler, sosyal hayatlarında ve ailelerine karşı özveride bulunmaları gerekecek. Eğer bunları göze alabiliyorlarsa, bu mesleği seçmeliler. Ben bu mesleği seviyorum. Dünyaya bir daha gelsem, yine doktor olmak isterdim.

Röportaj: Burcu Ülkü

Fotoğraf: Ali Uygar Koca

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.