deneme bonusu veren siteler canlı casino akademik sofia grandpashabet güncel adres betpark süperbetin giriş betebet bets10 Matadorbet vdcasino tipobet giriş deneme bonusu siteleri deneme bonusu veren siteler

Aşık Ekberi Arguvan'da Anılacak

Kültür 21.07.2024 - 08:07, Güncelleme: 21.07.2024 - 08:07
 

Aşık Ekberi Arguvan'da Anılacak

Arguvan'ın değerli ozanlarından olan Aşık Ekberi Arguvan Türkü Festivalinde mezarı başında anılacak.

Arguvan Belediye Başkanı Ersoy Eren, Aşık Ekberi'nin Arguvan'ın bir değeri olduğunu belirterek, "Ali Ekber Gülbaş namı diğer Aşık Ekberi’yi anma töreni için Çavuş Mahallemizdeki mezarının bakım ve onarımını yaptık, eksiklerini giderdik ve çevre düzenlemesini tamamladık. Ozanımızı en iyi şekilde anmak istiyoruz" dedi.  Aşık Ekberi'nin Mezarı Başında şu dörtlük yazılı: Ekberi, bir iken kaç oldu bilmem Bir giderim amma sanma ki gelmem, Yuh olsun ölürsem vallahi ölmem, Hayat iksirini ben çoktan içtim…   Ali Ekber Gülbaş (1940-2020) Âşık Ekberi: “Deli Gönül Hangi Dala Konarsın?” Âşık Ekberi, 14 Kasım 2020 Cumartesi günü aramızdan ayrıldı. Hak rahmet eylesin… Asıl adı Ali Ekber Gülbaş olan Âşık Ekberi, köyümüz Ballıkaya’ya sıkça gelirdi. Özellikle de ziyaretlere geldiğinde mutlaka görüşürdük. Şah İbrahim Veli Ocağına bağlı olduğunu da sıkça vurgular, buradaki dedelerden ve dede âşıklardan söz eder, bazen de kimliğini çıkarır, doğum yerini gösterir, “Ben de Hekimhanlıyım ha” derdi. Çünkü nüfus cüzdanında doğum yeri Hekimhan yazılı idi… 1954 yılına kadar Uludere Arguvan ile Hekimhan arasında sınırdır. Batıda kalan Çavuş, Bozan, Kuşu köyleri Hekimhan’a bağlıdır. 1954 yılında Arguvan ilçe olunca bu köyler oraya bağlanır. Daha sonraki yıllarda da Maman, Musu, Tatkınık, Hakverdi gibi köyler Arguvan’a bağlanır. Ali Ekber Gülbaş’ın doğduğu yer Çavuş köyüdür. Ekberi hakkındaki aşağıdaki yazımın temeli 1997 yılına dayanır. Süreçte bazı güncellemeler yaptım. Onun anısına yayınlıyor, saygıyla anıyorum. “Deli Gönül Hangi Dala Konarsın?”  1972 yılında öğretmenliğe başladığım Urfa’da en çok uğradığım yerlerden biri de hemşerim Mehmet Gül’ün kapaklı pasajındaki kitapçı dükkânı idi. 1973 yılında buradan birkaç kitap almıştım. ‘Aşk ve Gurbet’in yazarı, daha doğrusu şairi Âşık Ekberi idi. Asıl adı Ali Ekber Gülbaş olan Ekberi’nin kitabındaki Deli Gönül, altmışlı yılların ikinci yarısında Ali Ekber Çiçek tarafından TRT’de çalınıp söylenen bir deyişti. Seksenlerin başında ise Arif Sağ uzun hava olarak okumuştu. 1984 yılında Malatyalı Cemal Öztaş ise Ekberi’nin bazı şiirlerini türkü olarak kasete okumuştu.  1986 yılında Aşk ve Gurbet’in ‘İkinci Kitap’ olarak Malatya’da Gayret Matbaasında bastırırken Ekberi ile tanıştık. O sıralarda Gayret gazetesinin şiir köşesini de hazırlıyordu. Aslında önceden de tanıyordum, ancak ‘O’ olduğunu bilmiyordum. Aşk ve Gurbet’in kapağında uçuşan güvercinler, arka kapağında Ekberi’nin fotoğrafı ile birlikte Deli Gönül şirinin tamamı, arka iç kapakta da kendi kendisini tanıtan yazısı vardı. “Çavuş köyü Arguvan ilçesinin yakın köylerinden olmasına rağmen bakımsız kalmış köylerden birisidir. Ekberi burada doğdu. Yıl 1940 idi...” Daha sonraki satırlardan da şunları öğreniyoruz. İlkokulu köyünde okur, ortaokulu okumak için Malatya’ya. Gider; şiir yazmaya burada başlar. Ortaokulu bitiremeyince Adana’ya pamuk toplamaya, oradan da İstanbul’a gider. Yaşamın tüm zorlukları ile karşılaştığı İstanbul’da çeşitli işlerin yanında matbaalarda çalışır ve âşıklarla, yazarlarla tanışır. Bu alanda çevresini genişletir. Derken, 1966’da Aşk ve Gurbet’i bastırır. Bu arada “Deli gönül hangi dala konarsın” diyerek şiirleri halkın kulağında yankılanmaya başlar. 1969’da TEKEL’e girer. 1970’de Malatya Tekel Başmüdürlüğüne memur olarak gelir. Şiirleri yerel gazetelerde yayınlanmaya başlar. 1984’ten sonra birçok yarışmaya katılır ve bazılarında başarılı olur. 1986’da emekli olur, Aşk ve Gurbet’in ikinci kitabını yayınlar. Müzikle de ilgilenen Ekberi, bazı gençlerin yetişmesinde etkili olur. Kaset yapım belgesi alır, Malatya’da uğraşılarının verimli olamayacağına inandığından bu işi İstanbul’da sürdürmeye karar verir. 2000 yılında Aşk ve Gurbet’in üçüncü, 2009 yılında dördüncü kitabını yayınlar. #3 Şiirleri çeşitli dergilerde, kitaplarda yayınlanmaktadır. Bazıları ise Arguvan ağzı tarzında okunmaktadır. Şu şiirlerini örnek olarak verebiliriz. Deli Gönül Deli gönül hangi dala konarsın Tutunacak senin dalın mı kaldı Ahu feryat ile niçin yanarsın Şu dünyada senin malın mı kaldı   Felek seni gaflet ile uyuttu Eşin dostun ne var ise unuttu Esti sam yelleri gülün kuruttu Bülbülün konacak gülün mü kaldı   Yerin yok yurdun yok nerde kalırsın Her yüze güleni dostun sanırsın Bunca derdi sen üstüne alırsın Dert çekecek senin halın mı kaldı   Ateşlere yanan ey dertli Ekber Bu dünyanın sonu yalanmış meğer Bir yârin var idi almış yâd eller Candan başka senin varın mı kaldı    Hazan Var   Nasıl bekleyeyim gurbet yetişir Yolum bekler gözlerini süzen var Garip bülbül figan eder ötüşür Bu yıl yine bizim bağda hazan var   Yanarsın da deli gönül yanarsın Ayrılık şerbetin içer kanarsın Zalim felek neden beni kınarsın Ben neyleyim bu yazıyı yazan var   Ekberi’yem yar yoluma bakarsa Yar hasreti yüreğimi yakarsa Gece gündüz gözyaşlarım akarsa Kara bağrım elbette bir ezen var   Yar İnsaf İnsaf   Gece gündüz hasretine yanarım Merhametin yok mu yar insaf insaf Yağan yağmur esen yelden sorarım Yanıyor yüreğim kor insaf insaf   Bir kuru selama hasret eyledin Düşmanlarım güler fırsat eyledin Bu kadar mı benden nefret eyledin Güzellerin affı var insaf insaf   Ta içten sızlıyor yürekte yaram İyi olmaz vallah bu derdim verem Bana dön yüzünü bir daha görem Son görüşüm benim kar insaf insaf   Ekberi’yem acı gözüm yaşına Aman yetiş salacamın başına Gel de yaslan mezarımın taşına Kara taştan halim sor insaf insaf     Vay Bana  Yüce dağlar yine duman kış olmuş Ağlatmışlar nazlım gözün yaş olmuş Al yanak nar dudak sararmış solmuş Boynu bükük nazlı yârim vay sana   Sana dokunacak eller kırılsın Hatırın yıkacak diller kurusun Suna boylum seni tanrı korusun Dili şirin gözü yaşlım vay sana   Ekberi der gözyaşını silmesin Seni benden ayıranlar gülmesin sana Söylen yara salacama gelmesin Ara yerde kalan nazlım vay sana   Yalvarmayacağm   İstersen git istersen kal burada Unutup bir daha aramayacam Bir dilenci gibi elim havada Daha minnet edip yalvarmayacam   Şu dünyayı sanki kendin yarattın Kararttıkça kara bahtım kararttın Ben yandım dedikçe ateşe yaktın Daha güvenip bel bağlamayacam   Ekberi’nin el saldın sen bağrına Sellere gitsem de gelmem çağrına Senin gibi bir vefasız uğruna Daha ahlar çekip ağlamayacam   Yanarım   Acep bir dağ var mı başı dumansız Bir aşka düşmüşüm vakit zamansız Yandım ateşine dinsiz imansız Gece gündüz çağlar çağlar yanarım   Kapılmışım yağmurlara taşkına Bir durağım yoktur döndüm şaşkına Şuracıkta bir vefasız aşkına Sular gibi çağlar çağlar yanarım   Ah çeker ağlarım halimi bilmez Korkarım terk etti geriye gelmez Daha bu sevdanın ateşi sönmez Yüreğimi dağlar dağlar gezerim   Ekberi kuş konar mezar taşıma Gayrı bakan olmaz gözüm yaşına Ben yasım çekerim kendi başıma Karaları bağlar bağlar gezerim   Ruhsati, Sümmani, Emrah, Karacaoğlan gibi şairlerin etkisinde kaldığı görülen Âşık Ekberi’nin 8 ve 11 hece ölçüleri ile yazdığı şiirlerinin yanında tekerleme biçimindeki 6’lı heceyi kullandığını da görüyoruz Demire kömüre Fazladan ömüre Sömüre sömüre Demedim mi zam var Sözü yine Ekberi’ye verelim:   “Ozan gönlü bu, gözünü budatan esirgemez, eğriye eğri doğruya doğru der. Hak bildiğinden hayatı pahasına olsa asla ayrılmaz...”  Ekberi’nin şiirlerinden yararlanarak kendisine seslenelim:   Ekberi’den Ekberi’ye Sevdalandı yazdı, ayrıldı yazdı. Sevdiğinin kaşına, gözüne yazdı, Yalan sözüne yazdı.   Kendi dertlerini unuttu, Halkın dertlerini kendine dert edindi. Çocuklara, gençliğe nasihatte bulundu. Zamane siyasetçilerine taşlamalar yazdı.   Eşi, dostu onu unuttu, Feleğin gafletine kapıldı. Tutunacak dalı yoktu, Deli gönlü bir dala konamadı.   Yeri yok, yurdu yok, Gurbet eli mesken tuttu. Sam yelleri gülün kuruttu, Bülbüller konacak dalı kalmadı.   Her yüze güleni dostu sandı, Kendi dertlerini unuttu, Her derdi üstüne aldı, Sanki dert çekecek hali vardı.   Eller alınca nazlı yârini, Kendi oldu kendi dostu. Dünyanın sonu olmadığını, Ateşlere yanınca anladı. #4  Onun “Deli Gönül”ü de Ruhsati’nin “Deli Gönül”ü gibi unutulmayacak, kendi deyimi ile halkın kulağında yankılanacaktır. Yazan: Süleyman ÖZEROL  Kaynak: Arguvan Haber
Arguvan'ın değerli ozanlarından olan Aşık Ekberi Arguvan Türkü Festivalinde mezarı başında anılacak.

Arguvan Belediye Başkanı Ersoy Eren, Aşık Ekberi'nin Arguvan'ın bir değeri olduğunu belirterek, "Ali Ekber Gülbaş namı diğer Aşık Ekberi’yi anma töreni için Çavuş Mahallemizdeki mezarının bakım ve onarımını yaptık, eksiklerini giderdik ve çevre düzenlemesini tamamladık. Ozanımızı en iyi şekilde anmak istiyoruz" dedi. 

Aşık Ekberi'nin Mezarı Başında şu dörtlük yazılı:

Ekberi, bir iken kaç oldu bilmem
Bir giderim amma sanma ki gelmem,
Yuh olsun ölürsem vallahi ölmem,
Hayat iksirini ben çoktan içtim…
 
Ali Ekber Gülbaş (1940-2020)

Âşık Ekberi: “Deli Gönül Hangi Dala Konarsın?”

Âşık Ekberi, 14 Kasım 2020 Cumartesi günü aramızdan ayrıldı. Hak rahmet eylesin…

Asıl adı Ali Ekber Gülbaş olan Âşık Ekberi, köyümüz Ballıkaya’ya sıkça gelirdi. Özellikle de ziyaretlere geldiğinde mutlaka görüşürdük. Şah İbrahim Veli Ocağına bağlı olduğunu da sıkça vurgular, buradaki dedelerden ve dede âşıklardan söz eder, bazen de kimliğini çıkarır, doğum yerini gösterir, “Ben de Hekimhanlıyım ha” derdi. Çünkü nüfus cüzdanında doğum yeri Hekimhan yazılı idi…

1954 yılına kadar Uludere Arguvan ile Hekimhan arasında sınırdır. Batıda kalan Çavuş, Bozan, Kuşu köyleri Hekimhan’a bağlıdır. 1954 yılında Arguvan ilçe olunca bu köyler oraya bağlanır. Daha sonraki yıllarda da Maman, Musu, Tatkınık, Hakverdi gibi köyler Arguvan’a bağlanır. Ali Ekber Gülbaş’ın doğduğu yer Çavuş köyüdür.

Ekberi hakkındaki aşağıdaki yazımın temeli 1997 yılına dayanır. Süreçte bazı güncellemeler yaptım. Onun anısına yayınlıyor, saygıyla anıyorum.

“Deli Gönül Hangi Dala Konarsın?”

 1972 yılında öğretmenliğe başladığım Urfa’da en çok uğradığım yerlerden biri de hemşerim Mehmet Gül’ün kapaklı pasajındaki kitapçı dükkânı idi. 1973 yılında buradan birkaç kitap almıştım. ‘Aşk ve Gurbet’in yazarı, daha doğrusu şairi Âşık Ekberi idi. Asıl adı Ali Ekber Gülbaş olan Ekberi’nin kitabındaki Deli Gönül, altmışlı yılların ikinci yarısında Ali Ekber Çiçek tarafından TRT’de çalınıp söylenen bir deyişti. Seksenlerin başında ise Arif Sağ uzun hava olarak okumuştu. 1984 yılında Malatyalı Cemal Öztaş ise Ekberi’nin bazı şiirlerini türkü olarak kasete okumuştu. 

1986 yılında Aşk ve Gurbet’in ‘İkinci Kitap’ olarak Malatya’da Gayret Matbaasında bastırırken Ekberi ile tanıştık. O sıralarda Gayret gazetesinin şiir köşesini de hazırlıyordu. Aslında önceden de tanıyordum, ancak ‘O’ olduğunu bilmiyordum. Aşk ve Gurbet’in kapağında uçuşan güvercinler, arka kapağında Ekberi’nin fotoğrafı ile birlikte Deli Gönül şirinin tamamı, arka iç kapakta da kendi kendisini tanıtan yazısı vardı.

“Çavuş köyü Arguvan ilçesinin yakın köylerinden olmasına rağmen bakımsız kalmış köylerden birisidir. Ekberi burada doğdu. Yıl 1940 idi...”

Daha sonraki satırlardan da şunları öğreniyoruz.

İlkokulu köyünde okur, ortaokulu okumak için Malatya’ya. Gider; şiir yazmaya burada başlar. Ortaokulu bitiremeyince Adana’ya pamuk toplamaya, oradan da İstanbul’a gider. Yaşamın tüm zorlukları ile karşılaştığı İstanbul’da çeşitli işlerin yanında matbaalarda çalışır ve âşıklarla, yazarlarla tanışır. Bu alanda çevresini genişletir. Derken, 1966’da Aşk ve Gurbet’i bastırır. Bu arada “Deli gönül hangi dala konarsın” diyerek şiirleri halkın kulağında yankılanmaya başlar. 1969’da TEKEL’e girer. 1970’de Malatya Tekel Başmüdürlüğüne memur olarak gelir. Şiirleri yerel gazetelerde yayınlanmaya başlar.

1984’ten sonra birçok yarışmaya katılır ve bazılarında başarılı olur. 1986’da emekli olur, Aşk ve Gurbet’in ikinci kitabını yayınlar. Müzikle de ilgilenen Ekberi, bazı gençlerin yetişmesinde etkili olur. Kaset yapım belgesi alır, Malatya’da uğraşılarının verimli olamayacağına inandığından bu işi İstanbul’da sürdürmeye karar verir.

2000 yılında Aşk ve Gurbet’in üçüncü, 2009 yılında dördüncü kitabını yayınlar. #3

Şiirleri çeşitli dergilerde, kitaplarda yayınlanmaktadır. Bazıları ise Arguvan ağzı tarzında okunmaktadır. Şu şiirlerini örnek olarak verebiliriz.

Deli Gönül

Deli gönül hangi dala konarsın

Tutunacak senin dalın mı kaldı

Ahu feryat ile niçin yanarsın

Şu dünyada senin malın mı kaldı

 

Felek seni gaflet ile uyuttu

Eşin dostun ne var ise unuttu

Esti sam yelleri gülün kuruttu

Bülbülün konacak gülün mü kaldı

 

Yerin yok yurdun yok nerde kalırsın

Her yüze güleni dostun sanırsın

Bunca derdi sen üstüne alırsın

Dert çekecek senin halın mı kaldı

 

Ateşlere yanan ey dertli Ekber

Bu dünyanın sonu yalanmış meğer

Bir yârin var idi almış yâd eller

Candan başka senin varın mı kaldı

 

 Hazan Var

 

Nasıl bekleyeyim gurbet yetişir

Yolum bekler gözlerini süzen var

Garip bülbül figan eder ötüşür

Bu yıl yine bizim bağda hazan var

 

Yanarsın da deli gönül yanarsın

Ayrılık şerbetin içer kanarsın

Zalim felek neden beni kınarsın

Ben neyleyim bu yazıyı yazan var

 

Ekberi’yem yar yoluma bakarsa

Yar hasreti yüreğimi yakarsa

Gece gündüz gözyaşlarım akarsa

Kara bağrım elbette bir ezen var

 

Yar İnsaf İnsaf

 

Gece gündüz hasretine yanarım

Merhametin yok mu yar insaf insaf

Yağan yağmur esen yelden sorarım

Yanıyor yüreğim kor insaf insaf

 

Bir kuru selama hasret eyledin

Düşmanlarım güler fırsat eyledin

Bu kadar mı benden nefret eyledin

Güzellerin affı var insaf insaf

 

Ta içten sızlıyor yürekte yaram

İyi olmaz vallah bu derdim verem

Bana dön yüzünü bir daha görem

Son görüşüm benim kar insaf insaf

 

Ekberi’yem acı gözüm yaşına

Aman yetiş salacamın başına

Gel de yaslan mezarımın taşına

Kara taştan halim sor insaf insaf  

 

Vay Bana

 Yüce dağlar yine duman kış olmuş

Ağlatmışlar nazlım gözün yaş olmuş

Al yanak nar dudak sararmış solmuş

Boynu bükük nazlı yârim vay sana

 

Sana dokunacak eller kırılsın

Hatırın yıkacak diller kurusun

Suna boylum seni tanrı korusun

Dili şirin gözü yaşlım vay sana

 

Ekberi der gözyaşını silmesin

Seni benden ayıranlar gülmesin sana

Söylen yara salacama gelmesin

Ara yerde kalan nazlım vay sana

 

Yalvarmayacağm

 

İstersen git istersen kal burada

Unutup bir daha aramayacam

Bir dilenci gibi elim havada

Daha minnet edip yalvarmayacam

 

Şu dünyayı sanki kendin yarattın

Kararttıkça kara bahtım kararttın

Ben yandım dedikçe ateşe yaktın

Daha güvenip bel bağlamayacam

 

Ekberi’nin el saldın sen bağrına

Sellere gitsem de gelmem çağrına

Senin gibi bir vefasız uğruna

Daha ahlar çekip ağlamayacam

 

Yanarım

 

Acep bir dağ var mı başı dumansız

Bir aşka düşmüşüm vakit zamansız

Yandım ateşine dinsiz imansız

Gece gündüz çağlar çağlar yanarım

 

Kapılmışım yağmurlara taşkına

Bir durağım yoktur döndüm şaşkına

Şuracıkta bir vefasız aşkına

Sular gibi çağlar çağlar yanarım

 

Ah çeker ağlarım halimi bilmez

Korkarım terk etti geriye gelmez

Daha bu sevdanın ateşi sönmez

Yüreğimi dağlar dağlar gezerim

 

Ekberi kuş konar mezar taşıma

Gayrı bakan olmaz gözüm yaşına

Ben yasım çekerim kendi başıma

Karaları bağlar bağlar gezerim

 

Ruhsati, Sümmani, Emrah, Karacaoğlan gibi şairlerin etkisinde kaldığı görülen Âşık Ekberi’nin 8 ve 11 hece ölçüleri ile yazdığı şiirlerinin yanında tekerleme biçimindeki 6’lı heceyi kullandığını da görüyoruz

Demire kömüre

Fazladan ömüre

Sömüre sömüre

Demedim mi zam var

Sözü yine Ekberi’ye verelim:

 

“Ozan gönlü bu, gözünü budatan esirgemez, eğriye eğri doğruya doğru der. Hak bildiğinden hayatı pahasına olsa asla ayrılmaz...”

 Ekberi’nin şiirlerinden yararlanarak kendisine seslenelim:

 

Ekberi’den Ekberi’ye

Sevdalandı yazdı, ayrıldı yazdı.

Sevdiğinin kaşına, gözüne yazdı,

Yalan sözüne yazdı.

 

Kendi dertlerini unuttu,

Halkın dertlerini kendine dert edindi.

Çocuklara, gençliğe nasihatte bulundu.

Zamane siyasetçilerine taşlamalar yazdı.

 

Eşi, dostu onu unuttu,

Feleğin gafletine kapıldı.

Tutunacak dalı yoktu,

Deli gönlü bir dala konamadı.

 

Yeri yok, yurdu yok,

Gurbet eli mesken tuttu.

Sam yelleri gülün kuruttu,

Bülbüller konacak dalı kalmadı.

 

Her yüze güleni dostu sandı,

Kendi dertlerini unuttu,

Her derdi üstüne aldı,

Sanki dert çekecek hali vardı.

 

Eller alınca nazlı yârini,

Kendi oldu kendi dostu.

Dünyanın sonu olmadığını,

Ateşlere yanınca anladı. #4

 Onun “Deli Gönül”ü de Ruhsati’nin “Deli Gönül”ü gibi unutulmayacak, kendi deyimi ile halkın kulağında yankılanacaktır.

Yazan: Süleyman ÖZEROL 

Kaynak: Arguvan Haber

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetemalatya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.