Bizim çocukluğumuzda, yani ellili yıllarda, radyosu olan ev sayılıydı. Evinin çıkartmasında pencere önüne oturup, radyosunu açıp türkü dinleyerek sokaktan geçenleri yukarıdan izlemek, enikonu lüks bir yaşam biçimiydi!
Çarşıda da radyo daha çok içkili lokantalarda ve kahvehanelerde olurdu.
O yıllarda radyo onarımcılığı en gözde meslekti, dersem inanın...
Büyük boy tabelalarla, yeni marka radyoların reklamı yapılırdı, kentimizin kalabalık yerlerinde.
Evlerde radyo genellikle gündüzleri kapalı olurdu. Sık sık açılıp kapanırken bozulmasın diye! Bunun bir nedeni de, boşu boşuna cereyan yakmasın diyeydi...
Akşamları babalar eve gelince açılırdı radyo genellikle.
Bizim evde, üç kişinin radyoyu açma yetkisi vardı. Annem, babam ve ağabeyim. Annem özellikle haber dinlemek isterdi. Meteoroloji haberlerini kaçırmaz, biz çocukları ona göre giydirirdi. Şarkı türkü kadar sözel programları da dinlerdi. Arkası yarınlar, Tarihten Bir Yaprak kaçırılmazdı.
Radyo bir anlamda, bilgi edinilen bir okul gibiydi.
Yılbaşı gecelerinde konu komşu radyosu olan evlerde toplanırdı. Radyodan bir yandan konserler, eğlence programları izlenirken, bir yandan da söyleşilirdi. Tabii odun sobası üzerinde kestane pişirmek de vazgeçilmez bir keyifti. Bileti olanlar, gece yarısı çekilecek piyangoyu sabırla beklerdi.
Radyonun bir önemi de saati doğru söylemesiydi. Gong vurduğunda, saatler ona göre ayar edilirdi.
Radyolar cereyanlı ve antenliydi doğal olarak. Alıcı anten çatıda olur, kablonun ucu evin içine kadar girerdi. Kablonun bir ucu da toprakta olurdu. Toprak hattı denirdi buna. Sesler net gelmeyince bu toprak hattı gözden geçirilirdi. Ola ki rüzgâr esmiş olur, topraktan çıkarmıştır diye.
Altmışlı yıllara kadar yerli marka radyolar yoktu. Daha çok Alman malıydı radyolarımız. Lambalıydı. Açılınca lamba hemen yanmaz, bir süre ısınması beklenirdi. Ses, radyo ısındıktan sonra odaya dolardı.
1960 yılında radyo Malatya'nın hayatında çok daha önemli oldu.
Radyosu olanlar, 27 Mayıs İhtilali'ni herkesten önce öğrenmiş oldu! Sabahleyin radyolar açıldığında bangır bangır bağırıyordu: "Dikkat dikkat!" Malatya halkı İsmet Paşa’cı olduğu için 27 Mayıs İhtilalini sevinçle karşılamıştı doğal olarak.
Altmışlı yıllar radyonun yaygınlaştığı yıllar oldu! Özellikle pille çalışan radyolar, odalardan çıkıp, avlulara, bahçelere, damlara çıktılar!
Çarşıdaki birçok dükkânda radyo vardı artık; şarkılar, türküler, oyun havaları kapalı mekânlardan sokağa taşıyordu.
Yine o yıllarda bir de yerel radyosu oldu Malatya'nın: Sanat Okulu'ndan yapılan yayın, önceleri Belediye hoparlörlerinden yayımlanırken, daha sonraları radyolara bağlandı.
Malatya'da yerel radyo denilince de, elbette Dilaver Uyanık davudi sesiyle başroldeydi! Onu da rahmetle anmış olalım.
Tüm ifadeler:
2828