Malatya sendromu (1)

6 Eylül 2024-MİLLİYET GAZETESİ

Malatya ismi size ne çağrıştırıyor?

Kayısı, kayısı, kayısı…

Oysa öylesine farklı özelliklere sahip ki yaptığınız her ziyarette, attığınız her adımda sizi fazlasıyla şaşırtıyor.

İnönü’nün ve Özal’ın memleketi, en çok profesör çıkartan kentimiz, müzeler kenti, tarihi, turistik yöreleri ve coğrafi işaretli ürünlerinin yanı sıra üniversiteleriyle de ayrıcalıklı bir konumdaydı. Ta ki son depreme kadar!..

Kahramanmaraş dışında Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana ve Elazığ’ı da içine alan ve on binlerce vatandaşımızın ölümüne neden olan “asrın felaketi”nde Malatya da derin yaralar aldı.

Ölü sayısı diğer kentlerle kıyaslandığında çok değildi ama çoğu yeni olan binalardaki hasar inanılmaz boyuttaydı.

Binlerce bina anında yıkıldı, binlercesi de ağır hasar aldı. Garip olan ise yaşanan felaketin boyutlarının yerel yöneticiler tarafından kamuoyuna ve özellikle de Ankara’ya yeterince anlatılmaması…

Koordinatör olarak dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy görevlendirilmiş. Gelen giden çok olmuş, çok vaatlerde bulunulmuş ama arkası gelmemiş!

Aradan 1.5 yıl geçmesine rağmen 70’i aşkın konteyner kentte hâlâ 120 bin depremzede vatandaşımız yaşıyor. Ağır hasarlı binlerce ev, apartman, işyeri yıkılmayı bekliyor. Enkazı kaldırılan noktalara yeni konutların ne zaman yapılacağı tam bir muamma!

Moral, motivasyon sıfır. Verilen sözler hep havada kalmış. Dönemin valisi, belediye başkanı değişmiş, üç, beş aylığına hapse atılan müteahhitler çoktan çıkmış ve inşaatlara kaldıkları yerden devam ediyormuş. “Ağır hasarlı binalar” da orta hasarlı binalara dönüştürülüp, biraz güçlendirmeyle yeniden pazarlanıyormuş.

Son yıllarda yapılan binaların en az yarısı yerle bir olmuş ya da oturulamaz hale gelmiş. En acısı ise hesap veren tek kişi olmadığı gibi yıkılan evlerin kredi borçları istenmeye devam ediyormuş.

Anlatılanları dinledikçe, yaşanan felaketin doğa kaynaklı gibi gözükse de tamamen insan odaklı olduğunu görüyor ve bunu haykıramamanın çaresizliği içinde kıvrandıklarına şahit oluyorsunuz…

Her şeyi biliyorlar ama konuşamıyorlar ve adeta bunun altında eziliyorlar.

Malatyalılar mütevazi olduğu kadar gururlu insanlar. İstemezler verirler, şikayetçi olmazlar görülsün isterler…

Ve öyle bir noktaya gelmişler ki birilerinin ve özellikle Ankara’nın kışa girmeden önce içinde bulundukları durumu yakından görmelerini ve kendilerini bu ağır yükten kurtarmalarını umuyor, bekliyor ve hak ettiklerine inanıyorlar!..

Ölmüş de ağlayanı yok!

Gelinen son noktayı da önceki gün bu konuda basın toplantısı düzenleyen Malatya Büyükşehir Belediye’sinin TOKİ kökenli yeni Başkanı Sami Er’den dinleyelim:

“Belediye Başkanı olduktan bir hafta sonra Gaziantep’te Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetimler Başkanımız Şükrü Karatepe başkanlığında deprem bölgesi belediye başkanları ile bir toplantı gerçekleştirildi.

Orada deprem bölgelerine verilen destek miktarları hakkında sunumlar gerçekleştirildi. O sunumu takip ederken içim içime sığmadı, isyan edesim geldi ve bir an önce toplantıdan çıkmak istedim. Sebebi şu; devletimiz Dünya Bankası’ndan kredi almış ve bu aldığı krediyi deprem bölgesi belediyelerine, Su Kanalizasyon İdareleri üzerinde hibe olarak veriyor. Destek miktarlarına baktığımızda Hatay 380 milyon euro, Karamanmaraş 260 milyon euro, Gazientep’e 177 milyon euro verilmiş, Malatya’ya ise 155 milyon euro destek aktarılmış.

Rakamı görünce içim daraldı. O toplantıda bir açıklama yaptım. Malatya, Hatay’dan sonra en çok hasar alan 2’nci il. Bu nasıl bir adalet, Malatya ölmüş ağlayanı yok dedim. Orada biri çıkıp ‘Bize Malatya’da her şeyin yolunda olduğunu söylendi’ dedi. Orada Malatya’nın gerçek durumunu anlatmaya çalıştım. Diğer deprem illerini gezdim ve Malatya’ya göre biraz daha kalkındıklarını gördüm. Malatya tek merkezli bir şehir, çarşı çökünce her şey çöktü. Malatya’nın durumunu devlet büyüklerine anlatmak lazım. Ankara’ya gittim bakanlarla, yetkililerle görüştüm ve hâlâ da görüşmeye devam ediyorum” şeklinde konuştu…

Özetin özeti: Malatya, sadece Malatyalıların değil ülkemizin gözbebeği. Onlara bu zor günlerde sahip çıkmak hepimizin görevi! En çok da aldıklarının karşılığını vermeyenlerin!..