'Kanlı yılın' üzerinden 9 yıl geçti: Aileler adalet bekliyor

Rojan Mamo / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos

Türkiye’nin 2 seçim yaşadığı 2015 yılı, ülkede terör saldırılarının da en yoğun yaşandığı yıllardan biri oldu. 7 Haziran seçimlerine 2 gün kala, 5 Haziran 2015 tarihinde Halkların Demokratik Partisi’nin Diyarbakır mitingindeki patlama ile başlayan kanlı dönemde, terör saldırıları birbirini izledi. Terör örgütü IŞİD’in Diyarbakır’da gerçekleştirdiği bombalı saldırı 4 kişinin yaşamını kaybetmesine yol açarken 400 kişinin ise yaralanmasına neden oldu.   Diyarbakır patlamasının üzerinden daha 45 gün geçmeden Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Suriye’deki savaş mağdurları ile dayanışmak için Suruç Belediyesi Amara Kültür Merkezi binası bahçesinde bir araya gelen gençlerin oluşturduğu bir grup, 2. bir bombalı saldırıya maruz kaldı. Yaşanan patlamada 33 genç hayatını kaybederken 100’den fazla kişi ise yaralandı. Olayın faili olduğu belirtilen IŞİD üyesi Abdurrahman Alagöz de intihar saldırısında öldü.   Tarihler 10 Ekim’i gösterdiğinde ise IŞİD Türkiye tarihinin en kanlı saldırısı olan Ankara Garı bombalı intihar saldırısını gerçekleştirdi. Barış mitingi için bir araya gelenlerin halay çekip şarkılar söylediği anda gerçekleşen 2 ayrı patlama sonucunda 109 kişi öldü. 19 Ekim 2019 tarihinde ise resmi kaynaklardan yapılan açıklamada, Ankara Garı saldırısının 2 intihar bombacısından birinin Suruç saldırısını gerçekleştiren Abdurrahman Alagöz’ün kardeşi Yunus Emre Alagöz olduğu belirlendi.  

Çağlayan Bozacı

Aileler ve yaralılar adalet bekliyor 3 saldırıda da yaşamını kaybedenlerin aileleri ve terör saldırılarında yararlananlar, aradan geçen 9 yıla rağmen davaların sonuçlandırılmaması ve ihmallerin ortaya çıkarılmamasına tepkili. 9.Köy’e açıklamalarda bulunan 10 Ekim Ankara Gar saldırısında yaşamını yitiren Osman Turan Bozacı’nın oğlu Çağlayan Bozacı, “10 Ekim katliamında kamu personellerinin ihmali değil kasıt var ve bu durum mülkiye müfettişlerinin raporlarında bizzat ortaya çıkarılmış” dedi.   Dava sürecinde ailelerin ve avukatların en büyük çabalarının bu katliamı “İnsanlığa karşı işlenen suçlar” kapsamına almak olduğunu ifade eden Bozacı şunları söyledi; “İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmuyor. Bu da şu demek; eğer siyasi konjonktür değişirse bu suça dahil olan kamu personelleri ve yöneticilerin yargılanmasının önü açılacak.” Saldırının organize bir süreç olduğunu da söyleyen Bozacı, davada yaşanan şu olayı anlattı; “Sanıklardan biri bir telefon numarası verdi hakime. ‘Ben bu numarayı arayarak bombalı saldırıyı ihbar ettim’ dedi. Verdiği numara araştırıldığında Gaziantep Terörle Mücadele’ye ait bir numara olduğu ortaya çıktı.“ “Bir el her şeyi organize etmiş” Milli İstihbarat Teşkilatı raporlarında yeşil bültenle aranan şahısların 10 Ekim saldırısını gerçekleştirdiğini hatırlatan Çağlayan Bozacı şöyle konuştu; “O gün Ankara girişlerinde arabaları hiç aranmamış. Halbuki Ankara’da rutin olarak arabalar her zaman durdurulur aranır bu araçlar 3 defa polis kontrol noktalarından sıkıntısız geçmiş bir el her şeyi organize etmiş. Bir bekçiyi bile yargılayabilsek bu eli ortaya çıkaracağız. İpin ucunu çıkarınca gerisinin geleceğini herkes biliyor.”   Davada hiçbir kamu personelinin yargılanmadığına da dikkat çeken Bozacı, “Yaşamını kaybeden birçok insanın o gün polis tarafından alana atılan biber gazı ile yaşamını yitirdiğini düşünüyoruz. Bu, adli tıp raporlarında da ortaya çıktı. Ambulanslar saatlerce alana sokulmadı. Hastalara müdahale etmeye çalışan insanlar coplandı. Bu durum üzerine bir soruşturma açılmasına ise yer olmadığına karar verildi” diye konuştu. Şu anki içişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın o dönemde Gaziantep Valisi olduğunu da söyleyen Bozacı, “Bizler buradan bombacıların nasıl çıktığını da sormak istiyorduk. Mahkeme birçok defa Gaziantep Emniyeti’nden müzekkere yazılmasını istedi. Mahkemenin talebini emniyet uygulamadı. Bir Ağır Ceza Mahkemesi’nin evrak talebi emniyet tarafından uygulanmadı. Bir karar verilse bile egemenlerin hukukuna göre her zaman olduğu gibi adil olmayacak” dedi.  

Saniye Aydın ve Feti Aydın

“Bizim çocuklarımıza sözlerimiz var” 9. Köy’e konuşan 20 Temmuz Suruç Katliamı’nda yaşamını yitiren Çağdaş Aydın’ın babası Feti Aydın ise, “Bu katliamlarda adalet mücadelesini büyütmek boynumuzun borcu” dedi. “Bizim çocuklarımıza sözlerimiz var” diyen Fethi Aydın, şöyle devam etti;   “Çocuklarımızın ideallerini gerçekleştirme sözlerimiz var. Onlar bir katliam ile yüz yüze geldi. 33 düş yolcusundan birinin babası olarak bu mücadeleyi büyütmem gerekir. Birlikte hareket edersek önümüz daha açık olur. Adalet duygusunu biraz daha perçinleştiririz. Bizim çocuklarımız geriye gelmez ama önemli olan bu gibi katliamların bir daha yaşanmaması. Bu katliamların önünde bir barikat olabilir miyiz çabası. Herkesin adalete karşı bir susamışlığı var“ “5 saat kamera kaydı neden yok” Feti Aydın, Suruç Katliamı davasına ilişkin de şunları söyledi; “Mahkeme Hilvan cezaevinden Şanlıurfa Adliyesine taşındı. Bizim belli taleplerimiz var her zaman dillendirdiğimiz. Özellikle 5 saat kamera kaydı neden yok? Halkın yakalayıp polise teslim ettiği Ömer Aslan isimli bir şahsın sakalları kesilerek, kılık değiştirilerek serbest bırakılmasının sorumlusu kim? Bizler bu şahsın katliamla ilişkisi olduğunu düşünüyoruz. Özellikle Ahmet Davutoğlu’nun gelip mahkemede konuşmasını istiyoruz çünkü kendisi bu dönem için ‘Konuşursam yer yerinden oynar, kimse birbirinin yüzüne bakamaz’ demişti. Bunu söyleyerek neyi kastetti ? Davutoğlu ya katliamların sorumlularını biliyor, ya da bizzat işleyenleri. Bizler de bu yüzden mahkemeye defalarca dinlenmesi için başvuruda bulunduk ama taleplerimiz kabul edilmedi.”   9 yıldır sanık sandalyesinde kimseyi görmediklerini de ifade eden Aydın “Bu yetmezmiş gibi, bizlere davalar açılıyor mahkemedeki sitemlerimiz nedeniyle. Yargılanıyoruz. Benim de içinde olduğum ailelere davalar açılıyor. Sözde mahkemeye hakaret etmişiz. Bizler mahkemeye hakaret falan etmedik. Bizler sadece çocuklarımızın katillerinin ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Bunun çabası içerisindeyiz ve hayatta kaldıkça da bu mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi. “İhmali olan polise 2 bin 500 tl ceza verildi; ona da taksit yapıldı” Çocuklarının katillerinin hesap vereceği günlerin bir gün geleceğine inandıklarını ifade eden Feti Aydın şunları söyledi; “Bu katliamın üzerinden ihmali olduğu belirlenen bir tek kamu personeli oldu. O da 2 bin 500 TL para cezası aldı. Bu cezanın ise taksitle ödenmesi kararlaştırıldı. Bu gülünç birşey. 33 can ile 2 bin 500 TL mukayese edilebilir mi? Saldırının failleri nasıl elini kolunu sallayarak içeri girdi. Bugün bizim canımız yandı, yarın sizlerin de canı yanabilir. Bu katliamlarla yüz yüze gelmemek için kamuoyunun duyarlı olması lazım. Şanlıurfa halkı her mahkememize duyarlılık gösteriyor ama Türkiye kamuoyunun ailelerin yanında durarak bu katliamcıları ortaya çıkarması gerekiyor“ “Ailelerin acılarına ortak olalım, onlar sizlerden bunu bekliyor” Diyarbakır’daki HDP mitinginde yaşanan bombalı saldırıda 17 yaşındaki çocuğu Civan Arslan’ı kaybeden Şaban Arslan ise 9. Köy’e şunları söyledi; “Maalesef sistem bozuk. Her sene birileri bizim acılarımızı yaşıyor. Bizim gibi ailelere başka aileler ekleniyor. Keşke böyle olmasa, herkes barışçıl bir şekilde hayatını sürse. Memleketimiz, yurdumuz güllük gülistanlık olsa. Herkes birbirine saygı duysa, herkes birbiri ile empati kursa da bu olaylar hiç yaşanmasa. Gelin bu olaylardan kim nemalanıyorsa hepimiz bir araya gelerek karşı çıkalım. Yazıktır günahtır bu millete. Yeter artık. Barış olsun, adalet olsun, hak hukuk olsun. Yanlışları yapanlar adaletin önüne çıkarılsın. Acı çeken insanlara yardımcı olalım.Ailelerin acılarına ortak olalım. Onlar sizlerden bunu bekliyor“

9.Köy